SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 3 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Muhammed CELİL
 
 
 
Makale Tarihi :  01.10.2020
Dengeli/Ölçülü Olmak
Denge, biz insanların hayatının rahat edebilmesi için sürekli korumamız gereken unsurların başında gelir. Bunu koruduğumuz oranda sıkıntılarımız azalır, problemlerimiz minimalize olur ve başımız fazla ağrımaz.
 
Bundan dolayıdır ki, dengeli olmayı yaşamın her alanında uygulama zorunluluğumuz vardır; yemeden içmeye, giyimden kuşama, çalışmadan istirahate, insanlarla olan ilişkilerimizden Allah ile olan ilişkimize kadar dengeyi koruma mecburiyetindeyiz. Aksi taktirde terazinin tezenesi kayar, bir yanın ağır basması nedeniyle öbür tarafın havada kalması sonucu adaletin yıkılmasına, düzenin bozulmasına, kaosun ve rahatsızlığın oluşmasına sebebiyet verecektir.
 
Denge: Eşitlemek, bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans (TDK) anlamlarına gelen denge; Terazinin tezenesini eşit tutmaktır.
 
İstikrarı sağlayabilmek için dengeyi korumak gerekir. Bu da her hak sahibine hak ettiği hakkını vermek ile gerçekleşir. “Unutma nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin (eşinin) senin üzerinde hakkı vardır. Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Öyleyse hak sahibine hakkını vermelisin.” Hayatı yaşarken istikrarın sağlanması bu ilkelere uyulduğu sürece mümkündür. Bu da dengeli davranmakla gerçekleşir. İşin gereğini yapmamak; savsaklamak, ciddiye almamak, ihmalkarlık dengeyi bozar, denge bozulur ise istikrar sürdürülemez, hak ve adalet yerine getirilemez…
 
K?inat denge/düzen üzerine kurulmuş ve onu kuran da istikrarlı bir şekilde korumaktadır: “Göğü yükseltti ve dengeyi (mizanı) kurdu.” (Rahman 7) Gündüzün geceyi takip etmesinde, mevsimlerin birbiri peşi sıra gelmesinde, güneşin, ayın ve bütün gezegenlerin yerli yerinde durmasında hassas bir dengenin varlığının açık bir göstergesi değil midir? (Bakara 164, Lokman 29, Fatır 13) Bu denge sayesinde bütün bir evrende düzen oluşmakta, insan dışındaki iradesiz varlıkların tamamı bu düzene uymaktadır. İnsan da iradesini kullanamadığı alanlarda mecburen bu yasaya boyun eğip ram olmaktadır. İradesini kullanabildiği alanlarda da dengeyi bozamaya çalışan bir tek varlık var, o da ‘İNSAN’. Oysa Allah “Sakın terazide haksızlık etmeyiniz/ölçüyü bozmayınız! Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.” (Rahman 8,9) diye uyarıda bulunmuştur. Bir toplumda adaleti sağlamak için terazinin düzgün olması gerekir, her konuda hakkı ayakta tutmak, ölçüye dikkat etmekle gerçekleşir. (Maide 8) Aslında insan bunu becerebilecek donanıma da sahiptir. Çünkü onu yaratan çok güzel “Ahsen-i takvim” (Tin 4) üzere yaratmış belleğine bunu yapabilme gücünü vermiş, onun her şeyini bir karar/kader belirlemiştir. “Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer 49) Bu ölçü bütün bir evrende var olduğu gibi enfüsümüzde de bunu müşahede etmekteyiz; azaların tamamında bir ahenk, bir düzen ve denge var; başın durduğu yer, baş üzerindeki gözlerde-burunda-kulaklarda-ağızda, bütün bir gövde, kol ve bacaklarda tamamen bir denge unsuru mevcut ve hilkatini beğenmeyen, şu da şurada, şöyle olsaydı diyen yok gibidir! En ufak bir arıza (dengesizlik) milyonda birde olsa hemen fark edilip dikkatimiz celp edilmektedir. Bu zahiren dış organlarımızda gördüğümüz düzen. Hele bir de iç organlarımızda bir düzen, bir ahenk var ki akıllara durgunluk verecek şekilde işlemekte, en basitinden; ağzımıza aldığımız bir lokmayı düşünün! (O lokmanın, lokma olana kadar geçirdiği evreler ayrı bir konu) daha lokmayı gözlerimiz algıladığında, ağıza gelmeden tükürük bezlerimiz çalışıyor, dilimiz tadına bakıyor, dişlerimiz ezerek öğütüyor, iyice yumuşattıktan sonra mideye yolluyor, mide asidini salgılayarak tam bir kıvama getiriyor, bağırsakların, böbreğin, kalbin çalışması ve kanın oluşması vs. Diğer iç organların çalışmasını sağlayan… her lokmada bu işlemlerin düzenli bir şekilde tekrar edilmesinde, belirlenen karara uyulması insan vücudunun dengesini koruması adına değil midir?
 
Bu âlemde belli bir düzen ve intizamın varlığı inkâr edilemeyen bir gerçek. Âlemde var olan bu düzen ve intizam belli bir ölçü ve denge ile mümkün olduğunu yukarıdaki ayetlerde de sunmaya çalıştık. Allah, evrende kurmuş olduğu bu denge ve düzenin aynısının toplumda da adaletle ve ölçülü davranmakla kurulacağını belirtir. (Nisa 135)
 
Her türlü aşırılık/fahşa (Araf 55) dengeyi bozar; yemede ve içmede aşırılık hazmı zorlaştırıp kişiyi obezite yaptığı gibi, yetersiz beslenme de kişiyi takatten düşürüp hasta yapar. Her iki halde dengeyi bozduğundan dolayı rahatsızlık verir. Her türden hazmedilemeyen aşırı beslen(eme)me de kişiyi beslendiği şeyin obezi veya hastası yaptığı gibi, sürekli bir şey hakkında aciliyeti göz önünde bulundurulmadan, seçici olmadan bilgi edinmek/toplamak da hazmedilmesi düşünülmeyen bilgi cinsindendir. Bunlar, ‘gece karanlıkta odun toplayan’ kişiye benzer eline her geçen sert cismi odun zanneder de her sert cismin odun olmayacağını bilmez! Kur’annın ifadesiyle böyle davrananlar; “Kitap yüklü eşekler” gibidirler. Bu çerçevede Allah resulüne atfedilen bir sözde de şu uyarıyı yapmıştır: “Sakın dinde aşırılığa düşmeyin. Çünkü sizden önceki ümmetler dinlerinde aşırılığa düştükleri için helak oldular.” (Nesai, Menasik)
 
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da fikirsel beslenmede de dengeli olmaya ehemmiyet  vermek gerekir. Benimsediğiniz, hayatınızı ona göre düzenlemek istediğiniz, o fikrin/dünya görüşünün temel esaslarını, ana ilkelerini bilip iman edip hayatımıza da uygulamadığımız müddetçe, o fikir hakkında ne kadar bilgi toplarsak toplayalım, yaşayan değil ancak aktarıcı/kopyalayıp yapıştırıcı oluruz. Bununla belki dünyada bir şeylere/yerlere geliriz ama bu hazmedilmeyen/hazımsız bilgi, gerektiği gibi yerinde kullanılmadığı zaman rahatsız ettiği gibi ahirette de bir karşılığı olmadığını bilmemiz gerekir. Diğer taraftan, fikri beslenmede tek taraflı/parçacı beslenme de dengesizlik oluşturur; sadece epistemoloji de yükselmek, tarihi es geçmek, fıkıhta gelişip sosyolojiyi atlamak, hadiste uzmanlaşıp Kur’an bilmemek veya bilimsel bulguların ispatını Kur’an’a onaylatmak, mezhep, meşrep,  vb. yaklaşımlar tek kanatlı kuşa benzer, tek kanatlı kuş nasıl uçarsa buda mümkündür. Dava adamı her sahada ihtiyacı dahilinde, ilmihal bilgisi derecesinde yeteri kadar malumatfuruşa sahip olma zorunluluğu vardır. Çünkü hayat bir bütündür onu komplike bir şekilde algılama ve yaşamak gerekiyor, doğru algılayıp, yaşayabilmek için de lazım olacak yeterli bilgiyi edinmek zorunluluğumuz vardır. Dolaysıyla bu olmaz ise denge bozulur, dengesiz bilgiden tatminkâr ve doğru kararlar çıkmaz.
 
‘İnsan toplumsal bir varlıktır’ toplum içerisinde yaşarken de edindiği bilginin hayatta bir karşılığı olması gerekir ki, vuku bulan hadiseleri inandığı/güvendiği fikrin değer ölçülerine göre çözümlesin. Bize göre Kur’an bu konuda da insanlığa çok güzel örneklik sunar. Lokman (as)’ın evladına verdiği nasihat da: “Andolsun biz, Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir; her türlü övgüye lâyıktır.” (Lokman 12)
 
“Hani Lokman oğluna -öğüt vererek demişti ki; ‘Ey oğlum, Allah’a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.’” (Lokman 13)
 
“Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu ortaya çıkarır. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir; her şeyden haberdardır.” (Lokman 16)
 
“’Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.” (Lokman 17)
 
“Küçümseyerek insanlardan yüzçevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman 18)
 
“Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol, sesini alçalt! Unutma ki, seslerin en çirkini eşek sesidir.” (Lokman 19, Furkan 63, İsra 37)
 
Bu ayetlerden de anlaşılmaktadır ki Allah, hayatın ölçülü ve dengeli yaşadıgımızda anlamlı, yararlı, hoş ve güzel olduğuna dikkat çekiyor. Bu bağlamda kişi eğer inancında, amelinde, işinde, söz, fiil ve davranışlarında ölçüsüz ve dengesiz olursa başarısız ve huzursuz; ölçülü, dengeli, adil ve mutedil olursa başarılı ve huzurlu olur. Bu da hayatın her alanına uygulandığında gerçekleşir; “Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez” (Araf 35). Yeme de içmede müsriflik haram olduğu gibi infak etmekte de dengeyi korumamız istenmekte “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.”  (İsra 29) Dua, dengeyi korumak için müminin korunağı, sığınağıdır “Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.” (Fatiha 7) Dünya ve ahiret dengesini iyi korumak gerekir, çünkü biri diğerinden bağımsız değildir. Sadece dünyayı isteyenin ahirette nasibi yoktur. “…İnsanlardan öylesi vardır ki: ‘Rabbimiz, bize dünyada ver’ der; (böylelerinin) ahirette nasibi yoktur.” (Bakara 200) Oysa şöyle istemde bulunmamız istenmekte; “Onlardan öylesi de vardır ki: ‘Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru’ der.” (Bakara 2)
 
Ölçülü ve dengeli olma ile ilgili Allah resulünün hayatına baktığımızda ise yine benzer durumlarla karşılaşırız. Buhari’nin Nikah bölümünde geçen bir hadiste Enes (RA)’ın bildirdiğine göre üç sahabe Allah resulünün eşlerine onun ibadetlerini sormuşlar; hanımları onun ibadetlerini bildirince kendi ibadetlerini azımsamışlar ve “biz nerede… Allah resulü nerede… Allah onun geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmıştır”, demişler. Bunun üzerine onlardan biri: “Her gece sürekli ibadet edeceğim”, ikincisi: “Her gün sürekli oruç tutacağım” üçüncüsü ise: “Kadınlarla beraber olmayacağım, hiç evlenmeyeceğim.” demiştir. Bu sahabelerin sözlerini duyan resülullah yanlarına gitmiş ve onlara: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz?” diye sormuş, “evet” cevabını alınca kendilerine: “Ben sizin içinizde Allah’tan en çok korkan ve O’ndan en çok sakınanım. Buna rağmen bazen oruç tutar, bazen tutmam. Geceleri  hem namaz kılar, hem uyurum, kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” Nebinin bize öğretisinden de anlıyoruz ki, sorumluluklardan kaçmadan dünya ve ahiret dengesini doğru kurmak gerekiyor. İlk Müslümanlarda da çok dindar olma dengesizleşme duygusuna kapılanlar olmuştur, tarihi süreç içerisinde görüyoruz ki dengesizleşme hep böyle başlıyor. Demek ki, insan doğası değişmiyor. O gün olduğu gibi dünde, bugünde aynı duygularla hareket edenler bulunmaktadır. Ama o gün bunlara Allah resulünün hemen müdahale etiğini, dengeyi korumaya çalıştığını ve bozulmanın önüne geçtiğini okumaktayız; yukarıda zikrettiğimiz hadis vb. de olduğu gibi.
 
Diğer taraftan. Akıllı ve mükemmel yaratılan insan tarihin bir çok döneminde özünden/fıtratından rücu ederek azgınlaşmış, her azgınlaşmasında merhameti bol olan Allah, resuller göndererek ıslah olması, aslına/fıtratına dönmesi için çağrıda bulunmuş, çağrıya kulak verenler, iman ve salih amelde bulunanlar olduğu gibi vahşi hayvanların bile hemcinsine yapmadığı zulmü kendi cinsine yapanlar da olmuştur. Örneğin; Rönesans’la başlayan coğrafi sömürü (keşifler) sonrasın da gelen aydınlanma adı altında devam edegelen Batı emperyalizmin zulmü dünyayı fesada vermiş, ‘bir avuç mutlu azınlığın mutluluğu’ için o gün bu gündür bu fesadın önü alınamamaktadır. Yeryüzündeki nimetlerin adaletsiz ve fütursuzca bölüşümü sonucu denge bozulmuş; diğer gamsızlık/egoizim, bencil ve cimriliğinden bir tarafı açlıktan öldürürken, öbür taraf silahlanma yarışında, zayıf/güçsüz olan bedelini kan ve göz yaşıyla öderken, diğer taraf refah/lüks/israf içerisinde. Hatta kendi halklarının bile sağlığını düşünmeden sömüren, “laissez-faire, laissez-passer” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) “Görülmez el” bunu düzenler diyenler, ekini ve nesli ifsad ederek fesada vermekle; GDO’ suyla oynadıkları besinlerle insanların obezit olmasına, birçok hastalığın peydahlanmasına ve tabi dengesiz beslenme sonucu, aldığı kilolardan kurtulmak/zayıflamak dengeye gelmek için çözüm olarak yine onların sunduğu fitnees salonlarında (tuzaklarında) paralar harcayıp ter döktürmektedirler. Fesatçıların elebaşlarına; “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” denildiği zaman: “Biz yalnızca düzeltenleriz” derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.” (Bakara 11,12)
 
Aydınlanma ve modernizm ile birlikte bireyin daha fazla özgür olduğu toplumlarda Grek ve   Batı filozoflarının söylediklerinin bir kısmı geçerli olabilmiştir. Örneğin, modern insan, özgürlük ve birlikte yaşama duygusunu ölçü ve dengeden uzak tutmaktadır. Özellikle teknolojideki hızlı ilerleyişin de katkısıyla toplumların ve insanların daha bir Hedonist, bencil/egoisleştirdiğine çıkarları uğruna; savaş, terör, gasp, açlık, hoyratça doğayı tahrip, ekini, nesli harap etme ve dengesiz eylemleri insanlığın geleceğini tehdit eden bir noktaya doğru ilerlemektedir… (Merak edenlere Platonun büyük İskender’e tavsiyelerine, Liberalizmin savunucusu Adam Smith’e ve Machiavelli’nin Prensine bakabilir.)
 
Denge, yaratıcının makro ve mikro âlem için eşyaya koyduğu yasalar gereği her türlü kuralı hakça koymasını ve hiçbir varlığı başıboş ve amaçsız yaratmamasını ifade eder. Rahmanın koyduğu bu kuraldan insanoğlunun gerekli payı alması gerekir. Alınan bu pay gereğince her varlığın hak ettiği hakkını vermektir dengeli ve ölçülü olmak… Vesselam.
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Gelin şu zekâtı bir düzene koyalım! ...
............................................
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Faruk BEŞER
 Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Müslüman demokrasiye razı olur mu sahip çı ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Eskiden ve Şimdi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanlarda Akıl Tutulması ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Söylemler İddia, Eylemler İse İspattır ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Allah'tan Kimler Korkar ? ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Tarihin Son Sayfası ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-bab ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 De ki; Yeryüzünü Dolaşın.. ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.