SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 4 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar OSMAN COŞKUN
 
 
 
Makale Tarihi :  1.05.2022
Kur’an Üzerinde Birleşemeyenler Acaba Ne Üzerinde Birleşecekler?

Bu gün halkı Müslüman coğrafyanın bölünmüş ve parçalanmış halinin birçok nedeni olabilir. Ancak başta gelen ve diğer bütün parçalanmışlıkların alt yapısını oluşturan din konusundaki bölünmelerdir. Bu coğrafya halkları bu sorunlarını halletseler: Siyasi, ekonomik,  coğrafi ve diğer bölünmüşlükler sağlanan dini birliktelik sayesinde mutlaka bir çözüme kavuşacaktır. İşin bu önemli kısmını ıskalayan bu halklar düşmanları tarafından oluşturulan ve tamamen zülüm ve sömürüyü esas alan bir anlayışla kurulan birlikteliklerde yer almak için can hıraş bir azim ve şevk ile gayret göstermektedirler.

Türkiye’nin yaklaşık altmış yıldır girmek isteyip de halen giremediği Avrupa birliği! Serüveni gibi. Sahip olduğu potansiyel gücü unutarak adeta hazine üzerin de oturan fakir misali debelenip durmaktadır. Haysiyeti, şerefi ve onuru onursuz ve şereften yoksun olduğu Kuran ile sabit olan aynı zaman da Allah ve iman edenlerin düşmanları olanların yanın da ve şahsında aramak iman edenlerin özelliklerinden olamaz.

“Müminleri bırakıp da kâfirlerin dostluğuyla onur duyanlar onların yanında bütün izzet ve şeref mi arıyorlar? Şunu bilin ki; Bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” ( Nisa- 139) Bu ve buna benzer ayetlere yüce Kuran’da sık sık rastlamak mümkündür. Bu ayet bile tek başına iman edenlere siyasi, ekonomik, askeri ve diğer alanlarda çok önemli stratejik ve önemli ti yolar vermektedir. Tabi ki almak isteyenlere. Kendisini Kuran’a kapatan ve onu hayata uygulana bilir bulmayanların istifade etmeleri elbette mümkün değildir.

Kuran kendisini anladığı dilden okuyan muhataplarına bazen kendisi sorular sorar bazen de muhatabının sorular sormasına müsaade ederek aklının ve gönlünün uyanık ve zinde kalmasını sağlayarak monotonlaşmayı önler. İşte mealini verdiğimiz Nisa suresinin yüz otuz dokuzuncu ayetinde de: Yüce Allah kınayıcı bir üslupla soruyor: İman ettiklerini iddia etmelerine rağmen niçin kâfirleri dostlar ediniyorlar? Kendilerini niçin böyle bir duruma sokuyorlar? Niçin böyle bir konumda bulunmayı tercih ediyorlar? Yoksa kâfirlerin yanın da şeref ve itibar, güç mü arıyorlar?

Ancak yüce Allah tüm şeref ve itibarı tekeline almıştır.  Onu dost edinen, katından isteyen ve himayesine sığınandan başkasının o şereften istifade etmesi mümkün değildir. Aslına bakar iseniz bu ayetle yapılan vurgulardan birisi:  Münafıkların tabiatı ve başta gelen sıfatları ortaya çıkmış oluyor. Bu da müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmektir. Aynı zamanda gücün hakikatine ilişkin hatalı düşüncelerini ve münafıkların şeref ve güç beklentisi içinde bulundukları kâfirlerin şeref ve güçten yoksun oldukları gerçeği de aydınlığa kavuşmuş oluyor. Bu arada, şerefin yalnızca yüce Allah’ın katında olduğu ve sadece O’ndan isteneceği yoksa hiç kimsede ne şeref ne de güç bulunmayacağı gerçeği de net olarak anlatılmıştır.

Allah’ın gönderdiği tek ve en son din olan İslam’ı düşmanları karşısın da zayıflatan bölen ve güçsüz duruma düşüren her türlü girişim bu dini gönderen Allah tarafından yasaklanmıştır.

İman edenlerin ne ve nasıl, ne üzerinde birleşmeleri gerektiği hususunu da net ve anlaşılır biçimde Allah ortaya koymuştur. “ Hep birlikte Allah’ın ipine Kuran’a sımsıkı sarılın; ayrılmayın! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz bir birinize düşmandınız da Allah kalplerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarındayken oradan da sizi kurtarmıştı. Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini size işte böyle açıklıyor.”(  Al-i İmran -103)

Evet, birleşmenin ne üzerinde olacağı ve olması gerektiğini dinin sahibi ve göndericisi olan Allah ortaya koymuştur ve bu bir emirdir. Diğer Kuran ayetlerinin bizlerden istediklerini nasıl farz telakki edip yerine getiriyor isek: Kuran üzerin de birleşmek iman edenler için yerine getirilmesi gereken bir farzdır. Diğer farzları yerine getirme noktasın da hassas davranıldığı kadar bu konuda da gerekli özeni göstermemiz halinde kurtuluşumuz mümkün olacaktır.

Müslüman coğrafyanın üzerin de ittifak edeceği tek ve en önemli kaynak: Allah’ın gönderdiği son kitap olan yüce Kuran ve onun yürüyen hali ve örnek alınması iman edenlere faz olan son elçi Hz. Muhammed as. dır. Bu örnek alma bir keyfiyet olmayıp tam aksine bir zorunluluktur. Unutmayalım ki; Peygamber siz bir din dinsizliktir. Zira Allah’ın gönderdiği bütün vahiyler gönderdiği elçiler tarafından hayatın kuralları haline getirilmiştir ve uygulaması yapılmıştır. Özellikle yaşanılarak günümüze kadar gelen namaz, oruç, hac ve diğer fiili ibadetleri bunlar arasında saymak mümkündür.

Günümüzde Kuran ve onun yürüyen hali olan elçinin dinde tek örnek alınmasının gerekliliğini dile getiren tevhit erleri ne yazık ki sapıklıkla suçlanmakta ve hak etmedikleri bir sürü iftira ve ithamlara maruz kalmaktadırlar. Oysa tartışmasız ve üzerinde birleşilmesi mümkün olan sadece yüce Kuran ve Allah’ın son elçisidir. Elçinin örnekliğini inkâr eden bir kişinin İslam dairesi içinde kalması mümkün değildir. “ Şüphesiz ki Allah’ın Elçisinde sizin için, yani Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok hatırlayanlar için güzel bir örneklik vardır.”(Ahzap- 21)

Bu ayete göre Hz. Muhammed  Kuran’ın nasıl uygulanacağını gösteren üsve’i  hasene (en güzel örnek) tir, rol modeldir. Bu örneklik sadece son elçi ile sınırlı olmayıp diğer bütün elçiler içinde geçerlidir. “ İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için elbette güzel bir örnek vardır. Onlar toplumlarına demişlerdi ki: “ Biz sizden ve Allah’ın peşi sıra taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz tek bir Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.” ..( Mümtehine-4)

Kuran elçiler arasında ayrım ve fark gözetilmesini yasaklayan ve uygun bulmayan bir kitaptır. Bakara suresinin sondan bir önceki ayetinde iman edenlerin Allah’ın elçileri arasında fark gözetmemelerini kesin olarak emretmektedir. Diğer konularda olduğu gibi bu konuyu da es geçen Müslümanlar elçiler konusunda da Kuran dışı kaynaklara itibar ederek ayrılıkları derinleştirmeye katkı sağlamaktadırlar. Onlara soruyorum! Kuran üzerinde birleşilmeyecek ise ne üzerinde birleşilecek? Herkesin kendine özel mezhep, tarikat, tasavvuf, şeyhi veya cemaati üzerin de birleşmenin nasıl mümkün olacağını savunmaları bir savrulma değil de ya nedir?

Allah dini konusun da parça parça olanları şiddetle uyarmaktadır. Parçalanmak demek düşmanları için yenilir yutulur ve kolay lokma anlamına gelmektedir. Bu durumdan Müslümanlar değil İslam’ın düşmanları daha kazançlı çıkmaktadırlar. Parçalanarak, bölünerek hedefe varmak veya istenilen sonucu elde etmek mümkün değildir. Böyle gider ise Müslümanlar sadece düşmanlarının müstemlekesi olmaktan öteye bir mesafe kat edemeyeceklerdir. Oysa ellerinin altında ve onlara çok yakın olan Kuran onlara birlikte olmaları, bölünüp parçalanmamaları halinde yeryüzünde onlara güç, devlet ve iktidarlar vaat etmektedir.

Müslüman coğrafya önce Kuran’ı sonrada güç ve iktidarlarını kaybettiler ve bir daha bir araya gelmelerini imkânsız hale getiren siyasi, mezhebi, dini ayrılıklara düştüler. Tekrar bir araya gelip toparlanmak isteyen mevzi çıkışlar ise ya kendi içlerinde ya da dış güçler tarafından çeşitli metotlar kullanılarak yok edilmektedirler. Bu konuda Müslümanların sorunlu tarihinde birçok örneğe rastlamak mümkündür. İhvanı Müslim’in hareketi ve geldiği nokta şuan aklıma gelen örneklerden sadece birisidir.

Allah’ın gönderdiği elçilerin tamamı kendilerini elçi seçen makamın kendilerine vah yedileni tebliğ ederek Allah’ı razı edip görevlerini layıkıyla yapmışlardır. Elçileri başarılı kılan önce Allah’ın yardımı sonrada toplumlarına vahiyle tebliğ yapmış olmalarıdır. Onlar rakiplerine vahiyle meydan okumuşlardır. Allah’ın kendisine vah yettiğini tebliğ etmemeleri halin de elçilik görevlerini yapmamış kabul edilecekleri kendilerine açık ve anlaşılır bir biçimde anlatılmıştır:

Ey elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmaz isen O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni (inkârcı) insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah  )o kâfirler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz” ( Maide- 67) Bu ayet Hz. Muhammed as. a hitap etse de onun şahsında tevhidi mücadeleyi kabul edip savunan her iman edeni kapsamaktadır. Bu ayetin kapsamını sadece elçi ile sınırlı tutmak Kuranı anlamamak demektir. Zira sebebin hususi olması hiçbir zaman hükmün umumi ligine mani değildir.

Kendisine indirileni tebliğ etmemesi halinde verilen görevi yapmamış kabul edilen elçi Allah’ı razı edemiyor ise: Şimdi sorarım sizlere Kuran ’sız bir din anlatan ve tebliğ yapan kişinin Müslüman kalıp Allah’ı razı etmesi mümkün mü? Cevabınızın elbette mümkün değildir olduğunu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Bugün halkı Müslüman olan toplumlarda yapılan veya tebliğ edilen girişimlerde Kuran’ın yapılan sıralamada yerinin olmadığı ayan beyan ortadadır. Kuran ‘sız bir tebliğin İslam olması mümkün değildir. Kuran okuyun yerine risale ve mesnevi okuyun demenin anlamı ne?

İnsanlara Kuran ile gitmesi gereken sözde tebliğciler bu işte Kuran’ı ön plana çıkarmak yerine giyim tarzlarını, fiziki görünüşünü, mezhep, meşrep veya mensubu bulunduğu cemaatin taraftarlarının çokluğu ile karşısında ki insanlara gitmektedirler.  Ne var ki; bu tür girişimler istenilen ve arzu edilen sonuçları vermediği gibi bir arpa boyu yol kat edilememektedir. Bundan dolayı hareket yerinde saymakta ya da iki ileri bir geri misali yerinde saymaya devam etmektedir.

Şunu kesinlikle unutmayalım ki Kuran’ı anlatan, aktaran ancak İslam’ı anlatmış ve aktarmış olur. Çünkü Allah’ın gönderdiği din Kuran’ın içerisinde ve son elçinin örnekliği ile tamamlanmıştır. Yeryüzünde Allah’a ve onun indirdiklerine iman eden bütün inananları birleştirecek ve rakiplerine karşı onları hem bu dünyada hem de ahirette mutlu sona eriştirecek tek kaynak Kuran’dır. Kuran’ı yetersiz, kifayetsiz, çapsız ve eksik görmek bu kitaba iman ettiğini söyleyen hiç kimsenin özelliği olamaz. Zira Allah bu kitapta insanlar için gerekli olan hiçbir şeyi eksik bırakmadığını tekraren ifade etmektedir. Kuran üzerinde birleşmenin ve topluca ona sarılıp kurtulmanın mümkün olmadığını savunanlara ne üzerinde birleşmenin mümkün olduğunu sorduğunuzda akıllara ziyan cevaplar ile karşılaşmak hiç de sürpriz değildir. Onlar “ Ümmetin ihtilafından medet uman !“ ve bununla kıvanan kör ve şaşı bakışlarıyla doğruları bulabileceklerine inanan garip tiplerdir.

Allah’ın elçilerinden ve onların şahsında bütün iman edenlerden istediği şey: “ Ey peygamber! Sen sana vah yedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Bu Kuran sana ve kavmine bir öğüttür ileride ondan sorgulanacaksınız.” ( Zuhruf -43-44) Kuran’a itibar ve değer vermeyi terk edip onu mehcur bırakıp dünyadan kovarak ölüler diyarının kitabı haline getirenlerin vereceği hesabın çok zor olduğunu belirterek yazıma son veriyorum.

Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.