SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 1 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Muhammed CELİL
 
 
 
Makale Tarihi :  01.03.2023
'Mele' ve Allah Resulleri

Mele', Kur'an-ın kullandığı kavramlardan bir tanesidir. Lügatta; mel' kökünden türemiş bir isim olan mele' kelimesi "bir görüş ve bir inanç etrafında bir araya gelen topluluk, toplumun ileri gelenleri, seçkinler, fikir danışılan ve görüşleri alınan kimseler" anlamına gelmektedir (Ragıb el-İsfahani, el-Müfredat, "ml'e" md.; Lisanü’l-'Arab, "ml'e" md.). Mele'; bir görüş/düşünce/oluşum etrafında karar almak için birleşmiş topluluğun/meclisin adıdır. Diğer bir anlamı; "dolmak doldurmak anlamındaki m-l-e (mele'e) kökünden gelir. Mele' dolgunluk/doldurmak anlamında mastardır" (V. Gündüz. Kur'an'da Siyasi Kavramlar) "Gençler için 'maliü'l' 'vel'l-melü'l hak' dendiğinde, 'göz doldurucu ve iyi ahlaklı' oldukları anlaşılır." (A. Ünal. Kur'an'da Temel Kavramlar).

Esas itibariyle kavram, nötr bir kavramdır. Bulunduğu yer, konum ve şartlara göre rengini ve şeklini alır. Bizim burada üzerinde duracağımız 'mele' zümresi' Allah elçilerine karşı çıkan, bulundukları konum itibariyle toplumu ve idarecileri de yönlendiren, bilgi, güç, kuvvet, makam, mevki ve lidere yakınlık bakımından toplumun önündeki şahıslara işaret etmektir. Sahip oldukları bu özellikleri ile toplum üzerinde egemen olmakta ve topluma yön vermektedirler. Bu konumlarını ise yeniliğe karşı çıkarak ve eskiyi savunarak muhafaza etmek istemeleridir. Elde ettikleri itibar ve kazanmış oldukları konuma karşı en büyük tehdit olarak da Allah elçilerini (Vahyi) görmektedirler. Bu sebeple de onunla   mücadeleye girişmişlerdir. Ve onlara haksız ithamlarda bulunmuşlardır. "Kavminden Mele’ler (ileri gelenler), "Elbette biz seni açık bir sapıklık/dalalet içinde görüyoruz" dediler. (Araf 60, 66)

 
Mele; Sahip olduğu bu özellikler ile toplum üzerinde egemen olmakta ve topluma yön vermektedir. Bu konumlarını ise yeniliğe (yeni fikre) karşı çıkarak ve eskiyi savunarak muhafaza etmektedir. 'Molla' da aynı kökten türemedir. Sistemin yanında yer alan rejimin bekası için fetvalar verip meşruiyet kazandıran 'din adamı'na denir. "Onlardan, mele'ler harekete geçerek: bildiğiniz yoldan gitmeye devam edin, ilahlarınızı bırakmayın. Kesinlikle sizden beklenen budur." dediler.” (Sad 6) Ayetlerin devamında, atalarının dini üzere ısrarcı olmaya, (eskiyi) savunmaya ve sahiplenmeye çağıranlar 'din adamı' olarak görülmekte.  Tabi burada 'din' kavramının kısaca bu bağlamda genel manasına değinmek gerekmektedir. "ed-Din";  hayatta belirli kuralları olan, yaşam şekline din denilmektedir. Diğer bir ifadeyle, Allah’ın kullarından istediği hayat şeklidir. Ve onun için “Allah katında geçerli olan din İslam’dır." Zaman zaman bu din unutulmuş, deformasyona uğramış, asli mecrasından saptırılmış ve Allah’ın merhameti gereği tekrardan elçiler göndererek, razı olacağı dini kullarına tebliğ etmelerini istemiş, işte bu tebliğe ilk karşı çıkanlar da mele' güruhu olmuştur. "Kavminden mele' (ileri gelen) kibirliler dediler ki: «Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz» (Şuayb): İstemesek de mi? dedi." (Araf 88)
 
Allah elçilerine karşı mele’ler neden böyle tavır alıyorlar?
 
Toplumun üzerinde kurdukları zulüm çarkının işlemeyeceğini, başkasının sırtından kazandıklarını artık kazanamayacaklarını, makam ve mevkilerinin ellerinden çıkacağını, sıradan insan olmayı kabullenemeyip, kendine yediremedikleri için Tevhid ehline karşı durup; ‘siz kafayı mı yediniz, biz bu sistemi/düzeni öyle bir günde kurmadık siz bir günde yıkmak istiyorsunuz, ne güzel biz düzenimizi kurmuşken, tıkır tıkır işlerken sizin ortaya koyduklarınızla  bizim bu düzenimizi yerle yeksan ediyorsunuz, sizler bizim/atalarımızın yolundan da saptınız/dalalete düştünüz’ demek suretiyle kendilerini haklı ve meşru göstermeye çalışıyorlar.
 
Neden hep ileri gelenler? Çünkü ileri gelenler; düşünürler, bilim adamları, gazeteciler, akil insanlar, dinden geçinenler, iktidara yaslananlar, sermayedarlar, siyasal elitler… toplumun önde giden rol modelleri. Eğer bunlar iman ederse avam kesiminin hakikati görmesini engelleyen perde ortadan kalkar ve inanmaları daha kolay sağlanır. Bunların ret etmelerinin sebebini yukarda söyledik.
 
Kur'an'dan anladığımız kadarıyla Allah, insanların içine düştükleri karanlıklardan çıkarmak ve Kendi varlığını ve ne istediğini hatırlatmak için yine insanların içinden elçiler göndermiştir dedik. Bu elçiler, insanlara zulüm eden bu idari kadroyu eleştirmeye başlamasıyla birlikte süreç içerisinde İslam davetine karşı karanlığı savunan liderler ve ileri gelenler (mele') tarafından bir muhalefet cephesi oluşturulmuştur. Elçiler ile karşıtları arasında farklı yoğunlukta ve üslupta konuşmalar ve tartışmalar yaşanmıştır. Kur'an'ı Kerim de bu olayların yaşandığı ortama hitap ettiği ve bu toplumu temsilen liderleri muhatap aldığı için yaşanan olaylar, süreçler ayetlere, Kur'an'ın üslubuna ve ele alınan konulara yansımıştır. Ayetlerde muhaliflerin kişilik yapılarını, durumlarını tasvir eden tanımlamalar ve kavramlar kullanılmıştır. Bunlar türevleriyle birlikte kırk küsur ayette geçmektedir. Bunların birçoğu Allah resullerinin mücadelesini anlatan kıssalarda otuz yerde geçer. Bu kıssaların dışında iki ayette yüce topluluk anlamına gelen "el-mele'ü'l-a'la" ifadesi geçmektedir. (Saffat 8, Sad 69) ve danışma meclisi anlamında (Nemil 29,32,38) geçen anlatımların dışında, dolmak veya doldurmak anlamını ifade eden (Kef 18, Hud 119, Saffat 66, Kef 30, Vakıa 53) Bunların dışında ileri gelenler manasındaki anlatımlar çoğunlukla olumsuz özelliklere sahip olduklarını görürüz. Bunlar; kibirlidirler (Araf 75), inkarcıdırlar (Araf 66, Hud 27, Mü'minun 33), zalimdirler (A'raf 103, Yunus, 83), inatçıdırlar (Sad 6), Küçümseyendirler (Hud 27), zenginliklerinden dolayı şımarıp azgınlaşanlardır (Yunus 88, Kasas 32) ve alaycı olmaları (Hud 38).
 
Bu ileri gelenlere göre insan grupları, "uslu vatandaş" olmak zorundadırlar, bundan dolayıdır ki, kendilerine belirlenen çevredeki ölçülere ve kurallara uyduklarında ve otoriteye boyun eğdiklerinde doğru davrandıkları kabul edilir. Kendi hayatlarıyla ile ilgili konularda karar alamayan insanların özgür iradelerinin olduğunu söylemek abes olsa gerektir. "Genelde insan topluluklarında iki eğilim bulunmaktadır. Bunlardan biri, kendisini tarihin öznesi kabul eden ve varoluşun gereğini yerine getirmeye çalışan kesimdir. Diğeri ise kendisini güçsüz, hakir ve küçük gören, başkasına göre yaşamayı esas alan ve daima bir ileri gelenin güdümünde olmayı önceleyen kesimdir." (Ahmet, Akbulut. Selefiliğin Teolojik ve Düşünsel Temelleri)
 
İleri gelenler tarafından halk, kendilerine göre dizayn edilir ve zihinlere yerleştirilmeye çalışılan yaşam şekli, belirledikleri ahlak, toplumsal davranışın kuralı haline geldiğinde sadece içselleştirilmekle kalmaz. O ahlak aynı zamanda güçlü davranışın kuralı olarak da yer edinir. Özümsenmiş ve içselleştirilmiş ahlaka uygun olarak belirli uyarıları alır ve ona tepki verir. Diğerlerini ise yok sayar veya reddeder. Ve öyle bir hale gelirler ki, yaşadığı hayatın şartlarını gerçek anlamda değiştirecek her yeniliği reddedip şuursuzca nefret ederler.
 
 
İleri gelenler halka sadece düşünce vermezler, onların nasıl düşünmeleri gerektiğini de belirlerler ve ona mizaçlarını da katarlar. Halkın ne yapması gerektiğine, neye hangi şekilde inanması gerektiğine de ileri gelenler tarafından karar verilir: "Halkından gerçeği yalanlayan nankör mele'ler: "Eğer Şu'ayb'e uyarsanız kaybedenlerden olursunuz." dediler" (Araf 90) "Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona inandınız?" dedi" (Araf 123). Çünkü sıradan insanlar hayatı algılayıp yaşamada genelde rol model isterler, bu yönüyle de kendilerinden üstün/bilge gördükleri kişileri inanç yönünden de taklit ederler. "Karun, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, Keşke Karun'a verilen servet gibi bizim de servetimiz olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir dediler." (Kasas 79). İnsanları yönlendiren/idare edenler hele bir de zorba ve baskıcı iseler, bunların gözetimi altındaki insanların çoğu her ne şekilde olursa olsun "vahye" iman etmede korku ve tereddüt yaşarlar. "Firavun ve mele'lerin, kendilerine kötülük yapacaklarından korktukları için, Musa'ya halkından az sayıda gençten başka inanan olmadı. Zira Firavun, o yerde çok büyüklenmişti. O, çok aşırı gidenlerdendi." (Yunus 83)
 
Vahiy bilgisinin mutlak doğru olduğuna iman edenler ve bunun mücadelesini vererek doğru iş yapma gayreti içinde olanlar, gerçek huzura ancak baskılara sabrederlerse ulaşacaklarını bilmelidirler; "İlim verilmiş olanlar: "Size yazıklar olsun! İnanan ve salihatı yapan kimselere Allah’ın vereceği ödül daha hayırlıdır. Buna sabredenlerden başkası kavuşamaz." dediler. (Kasas 80) Bu dava uğrunda hayatlarını ortaya koyanları; başta Allah resulleri ve onun getirdiklerine iman edenleri davalarından döndürmek için çeşitli hilelere ve manipülasyonlara yeltenip var olması gereken ilgiyi yok etmeye çalışırlar; "Kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: "Bu sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Size üstün olmak istiyor. Allah dileseydi melekleri indirirdi. Biz önceki atalarımızdan da bunu duymadık.
O, kendinde delilik olan bir adamdan başkası değildir. Siz onu belli bir süreye kadar gözleyin." (Mü'minun 24,25.) Bu konuyla alakalı daha birçok ayet var, ama şunu belirtmem belki yeterli olur. İnsanlar iki türlü boyun eğerler; ya aldatılırlar/kandırılırlar (çoğunlukla böyle olur), ya da zoraki baskıyla.  İşte ilkinde başarılı olamadıklarını anladıkları taktirde, zorbalığa ve baskıya baş vurmuşlardır. İbrahim as dan kurtulmak hem de onun gibi, Nemrut'un şirk düzenine karşı çıkmayı düşüneceklere ibret olsun diye; "Dediler ki: "Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin!" (Enbiya 68). "Ashabü'l-uhdud" için de (rivayet kültüne boğulmadan) sadece Kur'an'a bakacak olursak, iman edenleri imanlarından döndürmek için; "Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!" (Büruc 4,5,6,7.)
 
Allah resullerinin getirmiş olduğu ilahi çağrı hep aynıdır: "La İlahe İllallah" (yaşanılan hayatın kurallarının sadece Allah belirler) buna inanan insanların zihninde önceki inanışlarını "La" ile reddedip yeniden "İllallah"la bir diriliş söz konusudur. Bilinçteki kökten değişiklik başlangıçtır. Düşüncede inkılabın ve sosyal varoluşu değiştirmenin ilk adımıdır. Aynı zamanda öznenin ortaya çıkışıdır. Bir bakıma Allah dışında başka bir varlığa kulluk etmemeye karar verdiği an Mü'min'liğe ilk adımı atmış demektir. Bu insanların kendi kararlarını kendileri tayin etme iradesini gösterdiklerinde gerçekleşecektir. İrade ile hareket etme kişisel güçlenmeyi beraberinde getirdiği için İleri gelenlere göre riskli bir durumdur. Şahsı, şahsiyete dönüştüren onu önemseyen/önceleyen ve yalnız Allah'a kul olmaya çağıran bu mesaj, karşıtlarını harekete geçirecektir. Çünkü, Cahili her kurulu sistemin ileri gelenleri halkı kendilerine kul olmalarını isterken, birilerinin çıkıp onlara 'kul olmayın, sadece Allah'a kul olun' demesi büyük bir tehlikedir. Dolaysıyla tedbir almak, kendi geleceklerini tehlikeye atmamak için onu korumak zorundadırlar.  Bundan dolayıdır ki, onlar için bu çağrıyı yapanlar tehlike arz edene kadar pek ciddiye alınmazlar, çağrının toplumda makes bulması sonucu bunun önüne geçemeyeceklerini anladıklarında, inanları üzerinde bulundukları mecrasından saptırmaya/uzlaşmaya, bunu da başaramadıkları taktirde bu defa, yıldırmak, bıktırmak ve toplumdan uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapar hatta öldürürler bile.
 
Mele' ve Allah elçilerinin mücadelesi ilk olarak Nuh as ile başlamıştır. Son elçi Muhammed as zamanında da ve hala devam etmektedir. Bu mücadeleyle ilgili olarak Nuh as dan önceki resullerin dönemlerine ait herhangi bir bilgi Kur’an’da bulunmaması bizi böyle bir düşünceye sevk etti.
 
Elçilere ve iman edenlere, yolunu şaşırmış, aklı kıt, yalancı, sihirbaz, sefih gibi olumsuz sıfatlar yükleyenler İleri gelenlerdir. İleri gelenlerin elçileri bu şekilde nitelemelerindeki maksat, onların toplumu etkileyip üzerinde oluşabilecek tesiri ortadan kaldırmak için olsa gerektir. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için de var güçleriyle mücadeleye girişmişlerdir. Bugünde bu mücadeleyi verenler veya verme yeltenisinde bulunacaklar bilmelidirler ki, mele' güruhunun hedef tahtasındadırlar. Allah resulüne iman ettiklerini iddia edenler! Mele'ler tarafından ciddiye alınmıyorlarsa ya tehlike arz etmiyorlar ya da varlık göstergeleri ciddiye alınacak boyutta değildir de ondandır. 
 
 
 
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.