Günümüzde ihtiyaçlarımızı temin etmenin en kısa yolu hiç şüphesiz ki; market ve AVM’lerdir. İnsanlar buralardan alışveriş ederlerken acaba nelere dikkat ederler?
Ürünün taze oluşuna mı? – Lezzetine mi? – Ekonomik oluşuna mı? – Yoksa Helal Belgeli olup olmadığına mı?
Günümüzün insanı maalesef ekonomik sıkıntılar ve bilgi eksikliği nedeni ile alışverişlerinde daima ekonomik olanı tercih etmektedirler. Aslında ekonomik olan ürün zararlı ürün manasına gelmez. Ama ürünün Helal Sertifikalı olması o ürünün yukarıda saydığımız özelliklerinin yanında sağlığa harcanacak paranın da kazanılması anlamındadır. Gıdaların ve ihtiyaç maddelerinin içeriğine dair maalesef tüketiciler bilgilenmekten kaçınmaktadırlar. Aslında bu kaçınmanın bizlere maddi ve manevi zararlarını saymakla bitmez. Tüketici tercihini yaparken sıralamasının; sağlıklı + güvenli + çevreci = Helal Gıda olsun ve şüpheli katkı maddeleri bulunmasın düşüncesiyle hareket ettikleri takdirde manen ve maddi yönde çok şeyler kazanmış olacaklardır. Aldığımız ürünlere yapılan kimyasal, bitkisel ya da hayvansal katkı maddeleri her zaman tüketicinin anlayacağı bir dille “içindekiler” bölümü yazılmayabiliyor. Bu da alışverişlerde bu katkı maddelerine dikkat edebilmek için aldığımız ürünün etiketli olmasına, açıkta satılan bir ürün olmamasına ve markasız ürün olmamasına dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü günümüz de yiyecekten-içeceğe, deterjandan-kişisel bakım ürünlerine kadar dikkat edilmesi gereken bilgilere uyulduğu takdirde sağlıklı ve huzurlu bir yaşamı da beraberinde getirir. Ürün alırken üzerinde ki bilgileri, rumuzları, işaretleri okumaktan çekindiğimiz için sağlığımızı göz ardı ettiğimizi maalesef düşünmemekteyiz. Üzerinde ki bilgileri okumadan aldığımız bu ürünleri yedirdiğimiz çocuklarımız ve aile fertlerimiz elbette ki ilerideki dönemlerde maddi ve manevi etkileri yanında bizimde pişmanlığımız bize kalacaktır. İsterseniz günümüzde en çok tükettiğimiz ürünlerden birkaçını ambalajın üzerinde ki bilgileri gelin hep birlikte okuyalım;,
Bisküvi, Çikolata, Şekerleme, Hazır Kekler: bu ürünler tatlı sınıfına girdikleri için, ilk tatlandırıcı olarak ne kullanıldığına, sonrasında homojenleştiren ve kıvam arttıran katkı maddelerine bakalım. Bunların üretimi esnasında kullanılan glikozun, renklendiricilerin, uzun raf ömrü için kullanılan ve alkolde çözülen koruyucu maddelerin ne olduğunu hiç merak ediyor muyuz? Tatlandırıcı olarak Aspartam (E951), Acesulfame K (E950) ve Sakarin (E954) üretimde kullanılır. Oysa bu üç tatlandırıcının hayvanlarda kansere neden olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. Aspartam’ın migren gibi ağrıları tetiklediği de biliniyor. İçerisinde bulunan fenilalanin ve metonol insan vücudunda kanserojen bir madde olan formaldehite dönüşür onun için Aspartamın kullanıldığı meşrubatlarda "Soğuk İçiniz" yazısı bulunur. Polisorbat ise kıvam arttırıcı olarak kullanılıyor. Piyasa da E432, E433 ve E434 kodları ile bilinen bu maddeler sentetik tatlandırıcı olarak da kullanılıyor. Bitkisel ve hayvani yağ asitlerinden üretilen bu katkı maddelerinin bazı ülkelerde (nedense..?) kullanımı yasak.
Cipsler: Homojenleştiriciler cipslerde yoğunluklu olarak kullanılan katkı maddelerinden Mono ve di gliseridler (E471-472), sodyum stearol ve kalsiyum stearol kullanılan homojenleştiricilerden bazılarıdır. Dinen helalliği şüpheli kabul edilen bu ürün bitkisel ve hayvani kökenli de olabiliyor. Acaba çocuklarımızın ve bizim yediklerimizin kökeni hayvani mi yoksa bitkisel mi,hiç düşündük mü?
Sakızlar: tatlandırıcılar ve renklendiriciler de kullanılan katkı maddeleri Karmin ya da Karminik asit (E120) olarak bilinen ve kırmızı renkte olan bu renklendiricinin böceklerden elde edildiğini biliyor musunuz? Dini hüküm olarak haram kabul edilen bu ürün kozmetiklerde, şampuanlarda, kırmızı elma-çilek-vişne sularında, şekerlemelerde ve diğer gıdalarda kullanılıyor. Sağlık açısından da sakıncalı olan bu ürün hassas bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor.
Deterjan ve Diş Macunları: Başlıca kullanılan katkı maddesi alkol ve türevleridir. Ayrıca flor katkılı kimyasalların vücuda fazla alınması büyüme bozukluklarına varana kadar sağlık problemlerine sebep oluyor. Diş macunlarında kullanılan gliserin (hayvansal kaynaklı) ve sodyum florit (beyin fonksiyonlarını etkileyen nerotoksik bir maddedir) de sağlığa zarar veren şüpheli katkı maddelerindendir.
Margarin, Ketçap, Mayonez, Peynir ve Yoğurt: Bu ürünleri koruyucu olarak Benzoikasit, sodyum nitrat (peynirlerin deliksiz olmalarını sağlamak için) monosodyum glutamat, tatlandırıcı ve sodyum benzoat (E211) koruyucu olarak kullanılıyor. İçerisinde bu katkı maddelerini ihtiva eden ürünler; astıma, kurdeşene sebep olduğu biliniyor. Örneğin yoğurtta jelatin kullanılıyor. Jelatin hayvansal ürün olup dini açıdan mahsurludur. Peynirde ise (E235) Natamisin kullanılıyor. Bu da insanlarda kusma ve ishale sebep oluyor.
Hazır Çorba, Et suyu, Bebek maması, puding, hamur kabartma tozları, kremşanti ve kahve kreması: Bu ürünlerin üretiminde monosodyum glutamat lezzet arttırıcı kullanılmaktadır. Kıvam arttırıcı olarakta ; mono ve digliseridler ve renklendirici olarak (E160) kodlu Anlatto isimli ürünü kurdeşen hastalığına sebeb olduğu biliniyor ve dinen sakıncalı bulunuyor.
Kola, Gazoz, Nektar ve toz içecekler: Bu ürünlerde tatlandırıcılar renklendiriciler ve tabaka oluşumunu engelleyen homojenleştiriciler katkı maddesi olarak kullanılıyor. Koruyucu maddesi olarak kullanılan (E220) kodlu sülfürdioksit, kömür katranından elde ediliyor. Kullanımı sınırlandırılan sülfürlü ilaçların tamamı zehirlidir. Kolalarda renklendirici olarak (E150) Karamel kullanılıyor. Bu ürünün çocuklar tarafından tüketilmesi ise oldukça sakıncalıdır, kanserojen bir madde olduğu ispatlanmıştır. (E102), (E110) ve E129 kodlu toz içecekler de kullanılan renklendiriciler kanserojen ve sentetik ürünlerdir.
Dondurma: Dondurmalarda E471-472 kodlu mono ve digliserit katkı maddesi ile tatlandırıcı olarak Aspartam ve Sakarin kullanılıyor. Kıvam arttırıcı olarak kullanılan jelatinin fazla alınması alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor. Tamamı yurtdışından ithal edilen bu katkı maddesi hayvansal bir üründür. Kesimi ve hangi hayvana ait olduğu konusunda kesin bir bilgi olmadığı için dini açıdan mahsurlu bulunuyor.
Dondurulmuş yiyecekler: Dondurulmuş gıdalarda E210 kodlu benzoikasit koruyucu olarak kullanılıyor. Astıma, sinirsel bozukluğa ve çocuklarda hiperaktiviteye neden olabilir. Potasyum nitrit (E240) koruyucu katkısı da dondurulmuş et ürünlerinde (sucuk, salam, sosis, pastırmalarda) kullanılıyor. Nitrit nefes daralması, baş dönmesi ve baş ağrısı ile sonuçlanabilecek rahatsızlıklara sebep olduğu gibi potansiyel kanserojendir. Ayrıca monosodyum glutamat dondurulmuş gıdalar ve konserveler de tatlandırıcı katkı maddesi olarak kullanılıyor. Çocukların tükettiği yiyeceklerde kullanılması yasaklanan bu ürünün astım hastalarında da yan etkileri görülmektedir.
Ekmek, Unlu Mamüller ve Pastalar: Soframızın vazgeçilmez müdavimlerinden olan ekmekte maalesef bu katkı maddelerinden nasibini almış bulunuyor. Örneğin ekmeklerde kıvam arttırıcı olarak kullanılan polisorbatlar E432, E433, E434, E435, E436 bitkisel ve hayvani yağ asitlerinden elde edilen bu ürünler sentetik tatlandırıcı, köpük önleme ajanı ve hamur şartlandırıcı olarak kullanılıyor. Oysa bazı ülkelerde hamurlarda bunların kullanılması yasaklanmıştır.
Değerli okuyucular görüyorsunuz ki günümüz de rahatlıkla ve manevi huzur içerisinde yiyebileceğimiz ve tüketebileceğimiz ihtiyaç maddelerini bulmak her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır. Aslında inancının gereği doğrultusunda ticaret yapmak isteyen üretici firmalar, maddi kazanç yanında manevi kazancı göz ardı etmeden İslami esaslara uygun yani sağlıklı + güvenli + çevreci = Helal Gıda veya Helal Ürün üretmelidirler. Maalesef bugüne kadar defalarca üretici firmalara yazdığımız uyarı ve yardım yazılarımıza verilen cevaplar; Üretici olarak halimizden, satıcı firma satışından, tüketiciler (tüketicinin Helal Sertifikasını aramadığından dolayı ve tükettiği gıdalar hakkında bilgi sahibi olmadığından dolayı) malımızdan memnun, teşekkür ediyoruz üretimimize ve satışımıza devam etmek istiyoruz diyorlar.
Değerli okuyucularım görüyorsunuz ki bu görev halkımızın bilinçlendirilmesi hepimizin üzerinde bir farz-ı ayin olarak durmaktadır. Her geçen gün içerisinde bulunduğumuz gemimiz su almaktadır, gelecek neslimiz yavaş yavaş kısırlaştırılmakta, hastalıklar artmakta. Bu durum karşısında sessiz durmak ancak şeytanın işidir. İnşallah halkımızın bilinçlendirme görevini siz değerli okuyucularımla birlikte yerine getirmeye gayret göstereceğimize inanıyorum. Selam ve dualarımla…