SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 3 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Misafir Yazar
Yazar Prof Dr. Mustafa BAKIR
 
 
 
Makale Tarihi :  15.10.2015
Bir Kuran Hakikati; Çocuğunuzu İki Yıl Emzirin.
Anne sütü içeriği bebeğin yaşına ve fizyolojik özelliklerine göre değişen en uygun besleyicidir. Amerikan Pediatri Akademisi zamanında doğan ve prematüre bebeklerin emzirilmesini teşvik eden bir politika izlemektedir . Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve United Nations Children’s Fund (UNICEF) her bebeğin ilk altı ay boyunca tek başına anne sütü almasını, altıncı ayda uygun şekilde tamamlayıcı beslenmeye geçilmesini ve anne sütüne iki yaşına kadar devam edilmesini önermektedir
Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de "Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler." (Bakara 233) ve "Sütten kesilmesi de iki sene içindededir." (Lokman 14) “Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer.” (Ahkaf suresi 15) ayetleri ile bu durum 14 asır evvel bildirilmiş ve anne sütünün 2 yıl devam edilmesi tavsiye edilmiştir. Bu durum, emzirmeyi mükemmel şekliyle uygulamak isteyenler içindir. Yine emzirmeyi 2 yıldan önce sonlandırmak da caiz görülmüştür. Bugün yapılan birçok çalışma ile doğumdan sonra ilk altı ay süresince bebeğin fizyolojik ve psikososyal ihtiyaçlarını tek başına mükemmel bir şekilde karşılayan anne sütünün, anne ve bebek bağının kurulmasında önemli rol oynadığı, bebeğin ilk altı ay tek başına anne sütü ile beslenmesi, altıncı aydan sonra ek besinlerle birlikte anne sütü ile beslenmenin devam etirilmesinini ve emzirmenin iki yaşın sonuna kadar sürdürülmesinin; bebeğe sayısız yararlar sağladığı bilimsel veriler ile ispatlanmıştır (2). Anne sütü ile beslenmenin yararları sadece anne sütü ile beslenme süreci ile sınırlı kalmayıp, ileri yaşam sağlığı üzerine önemli oranda olumlu etkileri olduğu yine bu çalışmalar ile gösterilmiştir.
 
Anne Sütünün İçeriği
 
Sıvı miktarı: Anne sütünün %87’sinin sıvıdan oluşması nedeniyle, ilk altı ay bebeğin anne sütü dışında su ya da benzeri sıvı gıdalara ihtiyacı yoktur (4).
Protein: Toplam protein içeriği inek sütüne oranla düşük (1,1 g/dl ve 3,2 g/dl), ancak biyolojik değeri yüksektir ve yaşamın ilk altı ayında tek başına bebeğin protein gereksinimini karşılar. Protein içeriğinin %60'ını sindirimi kolay ve biyolojik değeri yüksek olan whey proteini oluşturur. İnek sütünde ise bu değer %18 civarındadır. Sindirimi daha güç olan kazein bölümü anne sütünde inek sütüne oranla düşüktür (4). 
Lipit: Anne sütü kalorisinin %50'sini sağlayan lipidler, anne sütünde, inek sütüne oranla daha yüksektir (anne sütünde 4,5 g/dl ve inek sütünde 3,8 g/dl) ve küçük çaplı yağ globülleri halinde bulunur. Anne sütünde bulunan lipaz düşük safra düzeyinde bile yağ sindirimine yardımcı olur. Ayrıca, anne sütü; sinir ve retina hücrelerinin yapısına giren ve sinir sistemi ve görme işlevlerinin gelişiminde rol oynayan araşidonik asit, dokozahekzaenoik asit, linolenik asit ve alfa linoleik asit gibi uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerinden zengindir. Özellikle erken doğmuş bebeklerin annelerinin sütlerindeki uzun zincirli, çoklu doymamış yağ asitleri diğerlerine oranla daha yüksektir. Anne sütü içeriğindeki yağ oranı emzirme süresince değişiklik gösterir. Emzirmenin başlangıcında düşük olan yağ oranı, emzirmenin sonuna doğru artış göstermektedir. Bu durum bebekte doygunluk hissi yaratmakta ve şişmanlığın gelişimini önlemektedir. 
Karbonhidrat: Laktoz anne sütü karbonhidratlarının en önemli bileşenidir. Anne sütünde inek sütüne oranla yüksek düzeydedir (7,1 g/dl ve 4,1 g/dl). Laktozun galaktoz bileşeninin lipitlerle yaptığı bileşikler beyin gelişiminde önemli rol oynar. Ayrıca kalsiyum emilimini kolaylaştırır ve kemik mineralizasyonunu olumlu yönde etkiler. Laktozun sindirilemeyen bölümü fermente olarak bağırsaklarda asidofilik bakteriyel floranın (laktobasillus bifidus) gelişiminde rol oynar ve patojen mikroorganizmaların üremesini engeller.
Vitaminler: Anne sütünde K ve D vitaminlerı dışında yağda ve suda eriyen vitaminler süt çocuğu için yeterli düzeydedir. 
Mineraller: Anne sütünün mineral içeriği inek sütüne oranla düşüktür ve yenidoğanın olgunlaşmamış böbrek işlevleri ile uyum gösterir. Anne sütünün kalsiyum içeriği, inek sütüne oranla düşük olmasına (34 mg/dl ve 120 mg/dl) rağmen, kalsiyumun fosfora oranı 2/1 olup emilimi daha yüksektir (%55; %38). Bu özelliği ile anne sütü kemik mineralizasyonu için uygundur (4). 
Anne sütünde bulunan demirin emilimi de inek sütüne göre daha yüksektir. Bu nedenle anne sütü, bebeği ilk altı ayda demir eksikliğinden korur.
Büyüme faktörleri: Anne sütünde başta sindirim sistemi, merkezi sinir sistemi, solunum sistemi olmak üzere pek çok sistemin gelişimini sağlayan büyüme faktörleri vardır. Epidermal büyüme faktörü, transforming büyüme faktörleri, sinir büyüme faktörü, insüline benzer büyüme faktörü, meme kaynaklı büyüme faktörü, eritropoetin, taurin, etanolamin, fosfoetanolamin, interferon başlıcalarıdır. Beynin bilişsel işlevlerinin anne sütü ile beslenen çocuklarda daha yüksek olduğu bildirilmektedir (5). 
Enzim, vitamin ve hormonlar: Anne sütünde çok sayıda etkin enzimin varlığı bilinmektedir. Yağ sindirimi için gereken lipaz, meme bezlerinde süt lipitleri sentezi için gerekli olan lipoprotein lipaz, laktoz sentezinde rol oynayan galaktozil transferaz, antibakteriyel etkiye sahip laktoperoksidaz, tiyosiyanat, hidrojen peroksit başlıcalarıdır. Ayrıca, anne sütü lipazının lipitleri hidrolize etmesi sonucu ortaya çıkan ürünler; Giardia lamblia, Entomoeba histolitica, Trichomonas vaginalis enfestasyonlarını önlemektedir.
Enzimlerin yanı sıra, anne sütünde çok sayıda antimikrobiyal ve antienflamatuar faktörler, immünomodülatörler Laktoferrin, lizozim, fibronektin, S IgA, musin, C3, oligosakkaritler, lipitler anne sütündeki antimikrobiyal faktörlerdendir.
Vitamin A, C, E, katalaz, glütatyon peroksidaz, alfa-1 antitripsin, alfa-1 antikemotripsin, prostoglandin E 1-2, vs. antienflamatuar faktörlerdir. Ayrıca, anne sütünde interlökinler, interferon gama ve TNF-α gibi immünomodülatörler bulunmaktadır. Monosit, makrofaj, nötrofil, T ve B lenfositleri ise hücresel bileşenleri oluşturmaktadır (7).
 
Anne Sütü ve Enfeksiyon
Bebeklerin anne sütü aldığı dönemde daha az ciddi solunum yolları enfeksiyonu ve ishal olduğu ve hastalandıklarında da daha az susuz kaldıkları ve daha az hastaneye yatma ihtiyacı olduğu saptanmıştır. Anne sütünün enfeksiyonlar üzerine koruyucu etkisini göstermek için 1992-1993 yılları arasında 212 çok düşük doğum ağırlıklı prematüre bebek üzerinde yapılmış bir çalışmada enfeksiyon insidansı, anne sütü alanlarda %29.3, mama ile beslenenlerde %47.2, kan akımı enfeksiyonu sıklığı anne sütü alanlarda %19.5, mana ile beslenenlerde %32.6 bulunmuştur (7). 
Dünya Sağlık Örgütün’ün 2008 raporuna göre dünyadaki 5 yaş altı çocuk ölüm sayısı 8.1 milyondur. Bu sayının %14’ü ishal, %14’ü pnömoni sebebiyledir. Bu oran Afrika, Doğu Akdeniz ve Güney Asya ülkelerinde daha yüksektir. Batı ülkelerinde ise daha düşüktür. 5 yaş altı çocuk ölümlerinin önemli sebebi olan ishal ve solunum yolu hastalıkları, anne sütü ile önemli oranda önlenebilir ve tedavi edilebilir (8). 
Akut Otitis Media (orta kulak iltihabı): Yenidoğan ve süt çocukluğu döneminde tekrarlayan akut otitis media ve solunum yolu enfeksiyonlarının risk faktörlerini araştırmak için 1990’da yapılan bir çalışmada, anne sütü ile daha az beslenmenin en önemli risk faktörü olduğu belirlenmiştir (9). İsveç’te 1994’de yapılan bir çalışmada anne sütü almayan 2, 6 ve 10 aylık çocukların, anne sütü alan aynı yaştaki çocuklara göre daha yüksek oranda orta kulak enfeksiyonu epizodu bulunmuştur (10). 
Haemophilus infuenza tip B enfeksiyonları: Haemophilus influenza tip B enfeksiyonlarında risk faktörleri üzerine yapılan bir çalışmada, 6 aydan küçük bebeklerde emzirmenin koruyucu rolü olduğu saptanmıştır (11). 
İshal: Anne sütü ile beslenen bebeklerde rotavirüs enfeksiyonlarında anlamlı derecede azalma saptanmıştır (12). Bir yaşın altındaki çocukların anne sütü ile beslendikleri dönemlerde Formula mama ile beslenenlere göre akut ishal gelişmesi sıklığı daha düşük saptanmıştır (13).
Solunum yolu enfeksiyonları: Anne sütü almayan bebeklerde alanlara göre yılda 2 veya daha fazla solunum yolu enfeksiyonu atağı geçirme riski iki kat daha fazla bulunmuştur (14). Sigara içen annelerin bebeklerinde yapılan bir çalışmada, anne sütü almayanlarda solunum yolu enfeksiyonları 7 kat daha fazla saptanmıştır. Emzirmenin sigaranın olumsuz etkilerini azalttığı saptanmıştır (15).
İdrar yolu enfeksiyonu: Enfeksiyon gelişimi için epitel yüzeyine bakterilerin yapışması gerekir (adezyon). Adezyon bakterinin konak hücre yüzeyindeki özgün algaçlara bağlanmasıdır. Birçok algaç hücre zarı üzerinde yer alan, yapısında oligosakkarit bulunan glikoprotein ve glikolipidlerden oluşur. Hayatın ilk ayı içerisinde anne sütü ile beslenen bebeklerin idrarında yüksek oranda oligosakkarit tespit edilmiştir. Bu oligosakkaritler konak hücre yüzeyindeki algaçlara benzerlik gösterir ve bakteriyel adezyonun baskılanması yoluyla enfeksiyonlara karşı özellikle üriner sistem enfeksiyonlarına karşı koruyucu etkiye sahiptir (16). 
Sepsis )kan akımı enfeksşyonu): Prematürelerde anne sütünün enfeksiyonlardan koruyucu etkisi Prematüre bebekler için anne sütünün diğer bir avantajı, ağır bir bağırsak hastalığı olan nekrotizan enterokoliti ve geç sepsis gelişimini önlemesidir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin beslenmeyi daha iyi tolere ettiği saptanmıştır. Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde, mama ile beslenenler anne sütü alanlar ile karşılaştırıldığında, nekrotizan enterokolit insidansının 20 kat arttığı görülmüştür (17). 
Aşı yanıtını arttırma: Aşılı bebeklerde aşılama ile beklenen koruyucu antikor düzeyleri anne sütü alanlarda formula mama ile beslenenlere göre daha fazla bulunmuştur. Bu bulgular emzirmenin ilk bir yılda aktif humoral bağışıklık yanıtını arttırdığını gösteren güçlü kanıtlardır (18).
 
Anne Sütünün İleri Dönemlere Olan Etkisi
 
Anne sütünün büyüme üzerine etkileri: Boy her ne kadar genetik etkenlerden etkilense de çocukluk döneminde beslenme ve sağlığın belirteçlerinden biri olarak kabul edilmektedir. İngiltere’ de 2995 erişkin ile yapılan bir çalışmada, 1920-1930’lu yıllarda yaşamın ilk 12 ayında anne sütüyle beslenen bebeklerin mama ile beslenenlere göre erişkin dönemde daha uzun olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada erkeklerin ortalama 2,5 cm daha uzun oldukları, bacak boylarının da 1,25 cm daha uzun olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada kadınların da daha uzun olduğu ancak sınırda anlamlılık gösterdiği bildirilmiştir (19). 
Anne sütünün kardiyovasküler sistem üzerine olan etkileri: Anne sütünün kardiyovasküler hastalıklara olan etkisine dair eldeki veriler üç ayrı başlıkta incelenebilir: Kan basıncı, lipit düzeyi ve damar yapısına olan etkileri.
Anne sütünün kan basıncına olan etkileri: Yapılan çalışmalarda anne sütüyle beslenen bebeklerde 13-16 yaşlarına geldiklerinde mama ile beslenenlere göre sistolik kan basıncında 1 ile 1,4 mm Hg’ lık bir düşüklük gösterilmiştir. Bununla birlikte 1000’den fazla bireyin katıldığı meta-analizlerde bu fark 0,16 ve 0,6 mm Hg olarak bulunmuştur (20). Bu durum tuz kısıtlaması ile elde edilecek farka eşittir, bu nedenle kişisel faydası çok abartılı olmasa da toplumsal temelde önemli sonuçlar oluşturacağı düşünülmektedir (20). 
Anne sütünün lipit düzeyine etkileri: Kolesterol ve “düşük dansiteli lipoprotein” yüksekliği koroner kalp hastalığı için önemli risk etkenleridir. Kolesterol ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada, anne sütü ile beslenmiş erken doğmuş bebeklerde 13-16 yaşlarında LDL/HDL (düşük dansiteli lipoprotein/yüksek dansiteli lipoprotein) oranının daha düşük olduğu, doz-yanıt ilişkisinin olmadığı ve ilk dört ay tek başına anne sütü almanın önemli olduğu bildirilmiştir (21). 
Erişkinlerde total kolesterol farkı 7,7 mg/dL bulunmuştur; bu değer görünüşte çok önemli olmasa da toplumda koroner kalp hastalığının sıklığını %10 oranında azaltabilecek bir değerdir (22)
Damar duvarına etkisi: Anne sütünün damar duvarına etkisi incelendiğinde farklı sonuçlarla karşılaşılmıştır. Aterosklerozdan koruyucu olan damar genişleyebilirliği uzun süre anne sütü alanlarda daha az ve arter sertlikleri fazla bulunmuş, ancak bu bireylerde belirgin artmış bir koroner ölüm oranı ile karşılaşılmamıştır. Ayrıca anne sütü alanların intima mediya kalınlıkları daha az bulunmuş ve bunun da koroner hastalıklardan koruyucu olduğu belirtilmiştir (23). 
Anne sütü ve şişmanlık ilişkisi: Anne sütü ile beslenmenin çocukluk çağı şişmanlığından koruyucu olduğuna ilişkin pek çok veri vardır. Günümüzdeki bulgular; anne sütü ile beslenmenin ileri yaşlarda metabolik sendromun anahtar özelliklerinin gelişimi riskini azalttığı yönündedir (24). 
Arenz ve ark.’ları (25) anne sütü ile beslenme ile çocukluk çağı şişmanlığı arasındaki ilişkiye dair yaptıkları meta-analizde toplamda 69 000’ den fazla katılımcıya sahip dokuz çalışmayı incelemiş ve anne sütü ile beslenmenin çocukluk çağı şişmanlığının oluşumunda anlamlı koruyucu etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu etkinin şişmanlık sıklığı yüksek olan yerlerde %22’ye kadar yükselebildiği bildirilmiştir. 
Anne sütünün otoimmün hastalıklarla ilişkisi: Anne sütünün immünolojik toleransı artırarak otoimmün hastalık gelişimini azaltıcı etki yapabileceği öne sürülmüştür.
Tip 1 diyabetes mellitus (DM): Avrupa’da çok merkezli olarak yapılan bir çalışmada herhangi bir süre anne sütü almanın aile öyküsü olmayan bireylerde tip 1 diyabet riskini %25 azalttığı gösterilmiştir (26). Buna neden olarak ise anne sütü almayanlarda inek sütü proteini ile olan erken tanışma gösterilmektedir. 
Çölyak hastalığı: Çölyak hastalığı genetik, immünolojik ve çevresel temelleri olan bir hastalıktır ve son yıllarda çeşitli epidemiyolojik çalışmalar diyete glutenin giriş zamanı ve bebeğin bu esnada anne sütü alıp almadığının çölyak hastalığı gelişiminde rol oynadığını göstermiştir (27). 
Enfamatuar bağırsak hastalıklar: Corrao ve ark. enfamatuar bağırsak hastalığı bulunan 819 hastada yaptıkları çalışmada mama ile beslenmenin Crohn hastalığı veya ülseratif kolit riskinin artmasına neden olduğunu bildirmişlerdir (28). Bağışıklığı düzenleyici özelliklerinden dolayı anne sütünün enfamatuar bağırsak hastalıklarına karşı koruyucu olduğu düşünülür. 
Allerjik hastalıklar ve anne sütü ilişkisi: Odjik ve ark. 1966 ile 2001 arasında yayınlanan çalışmaları değerlendirmişler ve anne sütünün allerjik hastalık gelişimine karşı koruyucu olduğunu ve bu etkinin allerjik genetik zemine sahip bireylerde daha güçlü olduğunu bildirmişlerdir (29). Japonya’da 2010 yılında yapılan bir çalışmada ise anne sütü alımının okul çağına gelindiğinde bronşiyal astım sıklığı üzerine azaltıcı etkisi olduğu bildirilmiştir (30). 
Onkolojik hastalıklar ile ilişki: Anne sütünün bağışıklık sistemini düzenleyip olgunlaşmasını uyardığı bilindiğinden kanserlere karşı da koruyucu olacağı düşünülmüştür. Ülkemizde yapılan bir çalışmada; altı aydan fazla süre ile anne sütü ile beslenmenin çocukluk çağı lenfoid malinitelerinden ve özellikle akut miyeloid ve akut lenfositik lösemi’den koruyucu olduğu bildirilmiştir (31). 
Anne sütü almış kızlarda premenapozal meme kanseri riskinin azaldığına ilişkin veriler de mevcuttur 
Anne Sütünün Bilişsel Gelişime Olan Etkisi: Anne sütünün belki de en çok konuşulan etkilerinden birisi bilişsel gelişime olan katkısıdır. Yapılan çeşitli çalışmalarda anne sütünün zekâ ve beyin gelişimine olumlu katkı yaptığı bildirilmiştir (32). Anderson ve ark.’larının (32) 11 çalışmayı değerlendirdikleri meta-analiz neticesinde anne sütü alan çocukların almayanlara nazaran ortalama 5,3 puan, anne zekâ düzeyi gibi değişkenlere göre sonuçlar düzeltildiğinde ise 3,2 puan yarar sağladıkları saptanmıştır. Bir başka çalışmada anne sütü ile beslenmenin 6. ayda ortaya konulabilen ve ileriki dönemde de süren daha iyi bir bilişsel gelişim sağladığı, bu etkinin beslenme süresi ile koşut olduğu bildirilmiştir (33). 
Kramer ve ark. 17 046 çocukta yaptıkları ve 13 889 çocuğu 6,5 yaşa dek izledikleri geniş rasgele çalışmada kontrol grubunda sözel “intelligence quotient” (IQ) ortalaması 98,7 iken anne sütü alan grupta 108,7 ve başarı IQ ortalaması kontrol grubunda 104,8 iken anne sütü alan grupta ortalama başarı IQ’ su 108,6 olarak saptanmıştır (34). Eldeki veriler genel olarak anne sütü alımının ileri yaşlardaki zeka testlerinde yüksek başarı oluşturduğu yönündedir.
 
Anne Sütünün Anne Sağlığına Etkileri
 
Emzirmenin bebek sağlığına olduğu kadar anne sağlığına da önemli katkıları vardır. Doğum sonrası kanamaları ve dolayısıyla anemiyi önleyici etkisi vardır. Over ve meme kanseri ve osteoporoz riskini azaltır. Anne-bebek bağının oluşmasını sağlar. Emzirmenin, ayrıca ovülasyonu önleyici de etkisi vardır. Emzirme esnasında yükselen prolaktin düzeyi hem overler hem de hipotalamus üzerine etki ederek over işlevlerini engellemekte, ovülasyonu önlemektedir. İki yıldan sık aralıklarla yapılan doğumların hem bebek, hem de anne sağlığını olumsuz yönde etkilediği ve bebek ölümlerini iki kat artırdığı bilinen bir gerçektir (35). Emzirmenin ekonomik yönden aile bütçesine katkısı ve uygulama kolaylığı ise göz ardı edilemeyecek özelliklerindendir.
 
Sonuç
Kuran-ı Kerim’de üzerinde durulan anne sütünün; bugün bilimsel olarak ıspatlanmış sayısız faydaları vardır. Anne sütünün bu ispatlanmış muhteşem etkileri; asırlar öncesinden günümüze ışık tutan Kuran-ı Kerim’de yer alması ayrı bir mucizedir. Yine bu bilgiler ışığında anne sütünün bu özellikleri “Zaman yaşlandıkça Kuran-ı Kerim gençleşiyor.” hakikatini gösteren önemli delillerden birisidir. Yüce Kitabımızın açıktan veya şifreli olarak bizlere bildirdiği bu hakikatler birçok ilim adamına ilham kaynağı olmuştur, olmaya da devam edecektir. “Ölüm ve ihtiyarlık hariç şifası olmayan hastalık yoktur.” (Ebu Davut, tıbb, 1; Tirmizî, tıbb, 2)hadis-i şerifi inançlı bilim adamları için en üst düzey motivasyon kaynağı olmaya devam edecektir.
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Gelin şu zekâtı bir düzene koyalım! ...
............................................
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Faruk BEŞER
 Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Müslüman demokrasiye razı olur mu sahip çı ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Eskiden ve Şimdi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanlarda Akıl Tutulması ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Söylemler İddia, Eylemler İse İspattır ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Allah'tan Kimler Korkar ? ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Tarihin Son Sayfası ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-bab ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 De ki; Yeryüzünü Dolaşın.. ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.