Allah’ım yanlış konuşmaktan ve yanlış yazmaktan Senin üstün sıfatlarına sığınırım.
Değerli okuyucu, “ruh” ve “bekçi” kelimelerini bir araya getirip kavrayabilmek ve yazabilmek için çok uzun yıllarım geçti. En az yirmi beş yıl… Bu iki kelimeden “Ruhun Bekçileri” ifadesini türettim. Ruhun bekçileri, sağlıklı düşüncelerdir. Sağlıklı düşünceler insanı terk ettiği zaman kişi bunalıma girer veya buna günümüzde depresyon deniyor. "Ruhun Bekçileri" adlı kitabım yakın bir gelecekte İnşaAllah tamamlanmak üzere...
Peki, ”ruh” dediğimiz şey nedir? Ruh, kelimesinden ne anlamalıyız? Acaba, “ruh” denildiğinde karşımızdaki insan ne anlıyor? Önce “ruh” kelimesini hangi anlamlarda kullandığını açıklamaya çalışayım. Tıpta bir uzmanlık alanı var, adı “Sinir ve Ruh Hastalıkları”, burada kullanılan ruh hangi anlamda kullanılmıştır? Ruh Hastalıkları, burada akıl hastalıkları anlamında kullanılmıştır. Halk arasında şöyle denir, örneğin, o kişi “akıl hastası”. Akıl hastaları, Sinir ve Ruh Hastalıkları Uzmanına gidip tedavi olma yollarını ararlar.
Peki, “ruh” kelimesinin başka farklı bir anlamı var mıdır? Evet vardır. Örneğin, Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de “ruh” kavramı geçer. İsra Suresi’nin 85. ayetinde “Ya Muhammed, sana ruhlar hakkında soruyorlar, Deki; Ruh, Rabbimin emrindedir, ve bu konuda size çok az bilgi verilmiştir.” Bu ayetten anlaşılacağı üzere, insan bedenindeki ruh’ un sırları ve işleyişi Allah’ın ilmindedir. Bedendeki ruh üzerine ne kadar araştırma yaparsak yapalım, bir yere varamayız. Çünkü, Allah bu konuda insana fazla bir bilgi vermemiştir. Bu konuda insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir sonuç çıkaramaz.
Peki, halk arasında “ruh çağırma” diye söz konusu edilen şey nedir? İnsan nasıl olurda ruh çağırabilir. Bu noktada İsra Suresi’nin 85. Ayetini tekrar hatırlatmak isterim. “Ruh, Allah’ın emrindedir.” buyuruluyor. Nasıl olurda, insan yüce Allah’ın emrinde ve kontrolünde olan bir şeyi çağırabilir? Allah’ın hükmünde ve kontrolünde olan ruhu çağırabilir veya ona (ruha) emir verip, konuşturabilir, bir şeyler yazdırabilir veya da hareket ettirtebilir? Halk arasında “ruh çağırma” adı altında söz konusu edilen durumda çağrılan veya çağrılanlar cinlerdir. Ölmüş bir insanın ruhunun çağrılması söz konusu değildir.
Naziat Suresi 79. Suredir, burada hatırlamakta fayda görüyorum. Naziat, “söküp çıkaranlar” anlamındadır. Naziat Suresinin 1. ve 2. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Kafirlerin canlarını ta derinden acıyla söküp çıkaranlara (meleklere) yemin olsun. Ve müminlerin ruhlarını hafifçe dokunup yavaşça çıkaranlara!” Ruhun (can) bedenden çıkarılması sonucu, yani ruhun bedeni terk etmesiyle insan vücudu sadece fiziksel bir madde olarak kalır ve biyolojik olarak parçalanmaya (çürümeye) başlar.
Değerli okuyucu, ölüm gelip te ruhun bedenden ayrılırken ki durumunu yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim nasılda güzel açıklıyor. Sebe Suresi’nin 51. 52. ve 54. ayetleri: “Telaşa düştükleri vakit onları bir görsen! Artık kaçacak bir yerleri yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır. …Zira dünya mazi olup uzaklaşmıştır. Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir.
”Yani, ruh bedenden ayrılırken (ölüm gerçekleşirken) anlar ki, dünya yaşamı uzaklaşıp gidiyor (mazi oluyor) ve dünya hayatı sona ermiş, hiçbir dünya nimetinden nasip yoktur artık. Dünya nimetlerinden hiçbir şeye arzu etse de erişemez, hükmedemez, nefsi için kullanamaz, tüketemez, dokunamaz. Arzularımızla (nefsimizle) dünya hayatı ve nimetleri arasına adeta bir set, bir engel konulmuştur. |