Elbette kötü olan servet değil, serveti Ebulehep'çe görmektir. Bunu da diğer ayetlerden öğreniyoruz.
Ebu Leheb'ler her zaman olagelmiştir, olacaktır da. Ama kendilerinin sandıkları servetleri ve adamları dahi onlara yarar sağlamayacaktır. Gidecekleri yer de, Ebu Leheb'in gittiği yer olacaktır. İşte Ebu Leheb böylelerinin sembolüdür.
“Örtüp kapladığı zaman geceye,
Açıldığı zaman gündüze,
Ve erkeği de dişiyi de yaratana yemin olsun ki,
Sizin amelleriniz farklı farklıdır;
Verip kendisini koruyanı,
Güzele inanıp tasdik edeni,
Biz de kolaya muvaffak kılarız.
Ama cimrilik edip minnetsiz olanı,
Ve Güzeli yalan sayanı ise,
Biz de zora koşarız.
Yuvarlandığında malı olana fayda vermez.
Hidayet elbet bizim kârımızdır,
İlk de son da bizimdir.
Bu sebeple sizi alevli bir ateşle uyardım,
Oraya sadece pek bedbaht olanlar salınır,
Yalan diyenler ve dönüp gidenler…
Takva ile korunan ise ondan uzaklaştırılır,
Arınmak için malını veren,
Kimsenin onda karşılık beklediği bir iyiliği bulunmadığı halde,
Sırf Yüce Rabbinin rızasını almak için…
O elbet ileride razı olacaktır”.
Mekke'de gelen bu ilk surelerde neyin verileceği belirtilmeden genel olarak verme teşvik edilir ve insanın ancak vermekle kurtulacağı anlatılır.
Bunları sadece bir örnek olarak verdim. Baştan sona Kuranıkerim'in servete ve bölüşüme bakışı ilginçtir. Onu bir zamanlar bir kitapçık yapmıştım. Çünkü maddi hayat bütünüyle hayatın önemli bir bölümüdür. Kuranıkerim'in bu konudaki mesajına bütün olarak bakanlar şunu görürler: Dünyaya sahip olmadan ayakta duramazsınız ve varlığınızı koruyamazsınız. Ama serveti adilce değerlendiremezseniz dünyanız da gider ahiretiniz de.
Sovyetlerin dağıldığı ve herkesin ne yapacağını bilemediği ilk günlerdi. 1993'te Erbakan Hocayla beraber bir heyet halinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey'i makamında ziyaret etmiştik. Hoca ona Adil Düzeni anlattı. Elçibey ise şöyle dedi: “Menim helkımin karnı aç, mene önce onların karnını nasıl doyurabileceğimi anlatın ki, sonra böyle bir düzeni düşünebilelim”.
Mekke
Azerbaycan
Sovyetler