SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 3 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Sinan ULU
 
 
 
Makale Tarihi :  28.08.2019
Allah?ın Rasülleri İslam İçin Yaşadığı Toprakları Terk Etti. Bu Millet?te Vatan İçin İslamı Terk Etti?
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla…..
 
Mekke yönetiminin “Muhammed’ül- Emin” diyecek kadar çok güvenip sevdikleri
Peygamberi önce susturmaya, sonra öldürmeye çalışmalarının ve en sonunda da
Mekke’den çıkarmalarının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
 
Tüm uyarılara rağmen namaz kılmakta ısrar etmesi.
 
Kuran Kursu açıp hafız yetiştirmesi.
 
Farzların yanı sıra nafile ibadetlere de özen gösterip halkı bunlara teşvik etmesi.
 
Giyim kuşamından sakal ve sarığından asla taviz vermemesi .
 
Hiçbiri.
 
Elbette hiç biri!
 
Eğer Peygamberin getirdiği dava bu ve benzeri taleplerle sınırlı olsaydı Mekke şirk
devletinin Peygamberi kovmak bir yana, onu başına taç etmeye hazır olduğunu elin
gavuru bile biliyor.
 
Tabiatı gereği İslam Allah’tan gelen kendine özgü bir düzen oluşu sebebiyle başka bir
düzenle birlikte geçinmeye müsait değildir. Başka bir dünya görüşünün ilkelerine de
muhtaç değildir. Bundan dolayı yaşayabilmek için kendisine ait herhangi bir ilkeden taviz
verme acziyeti içinde de değildir.
 
İslam adına yola çıktıklarını söyleyenler, ya da İslam’ın mensubu olduğunu iddia edenler,
eğer İslam dışı herhangi bir düzenle uyum içinde yaşı- yorlarsa, o halde Allah’ın
kendisinden razı olma özelliğini kaybetmiş bir dini yaşıyorlar demektir. Ki böylesi bir din,
mensuplarını her iki dünyada da izzetli kılmayacaktır. Zira her iki dünyanın da sahibi olan
Allah bundan razı değildir!
 
Özellikle ülkemizde İslam adına faaliyet gösteren, İslam’ı temsil ettiğini iddia eden nice
büyük şahsiyetler ve bunlara bağlı büyük kalabalıklar dünden bugüne hep var olmuş ve
hep mevcut düzenle uyum içinde olmaya çaba göstermişlerdir.
 
İslami hassasiyetler taşıyarak siyaset sahnesine çıkan nice politikacı da aynı İslam dışı
düzen ile uyumlu bir süreç geçirmiş, hesaba çekilecekleri kitaba uymaktansa, Kitabı
mevcut hallerine uydurma yolunu benimsemişlerdir.
 
Siyasilerin bu yoldaki en büyük yardımcıları hiç şüphesiz halkın rağbet ettiği, din büyüğü
olarak gördüğü önderler ve bilginlerdir. Bir dergahta şeyh, ya da bir üniversitede profesör
olup, bazı farklılıklar içinde olsalar da sisteme hizmet etme konusunda aynı çizgide
yürüme kabiliyetine sahip bu fikir çetesi, insanları mevcut düzene itaat ettirmede silahlı
ordulardan daha üstün başarılar elde etme ünvanına da sahiptir.
 
Bu fikirsel sapmanın meyvelerini kendilerine destek veren siyasilerle birlikte yiyen inanç
önderleri insanları ‘bireysel dindarlığa’ ikna edip dinin kamu düzenine yönelik taleplerini
dillendirmekten özenle uzak durmaktadır.
 
Şimdi eğri otursak ta doğru söyleyelim ki hiçbir fikri mücadele içinde bulunduğu mevcut
düzene ve halka rağmen yaşama şansı bulamaz. Çünkü her sistem kendini başka
fikirlere karşı koruma altına aldığı sürece güvende olacağını bilir. İçinde bulunduğumuz
 
düzen ise İslam’ı bir devlet sistemi olarak görmediği/göstermediği için İslam’a karşı
kendini güvende hissetmekte hatta İslam’a ait bir takım amelleri de bizzat organize ve
finanse etmektedir. Bu sayede ‘müslümanım’ diyen halkın kendine bağlılığını mevcut
gidişattan memnuniyetini de sağlamaktadır.
 
Eğer halkın ve onlara önderlik eden şahsiyetlerin örnek aldıklarını söyledikleri
Peygamber (sav) gibi net bir duruşu olsaydı o takdirde düzene rağmen bir varoluş
sergileyecekler mevcut düzen de kendilerine müsamaha göstermeyecek ve hak ile
batılın safları ayrılmaya başlayacaktı.
 
Allah’ın bu mücadeledeki sünneti gereği bir barışma ve uyuşma değil net bir ayrışma
yaşanacaktı.
 
Ama şimdi Müslüman kimliği taşıyan siyasiler ve din adamları üstelik İslam’ın ve
müslümanların maslahatını gözettiklerini söyleyerek laik demokratik düzenin taleplerine
uygun adımlar atmayı benimsemiş ve söz konusu ayrışmanın gerçeklemesini hayal
dünyasına hapsetmişlerdir.
 
Oysa bu tür -itikadi taviz- talepleri önderimiz ve örneğimiz olan Resullullah’a da
yapılmıştı. Kendisini ve iman edenleri yurdundan çıkartacak mücadele o günlerde rengini
belli ederken Rabbimiz de Peygamberimize ve onu örnek alacak herkese razı olacağı ve
olmayacağı tavrın rengini aynen şöyle belli etmişti;
 
Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni
fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.
 
Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim
gösterecektin.
 
Bu durumda, biz sana, hayatında kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra
bize karşı bir yardımcı bulamazdın.
 
Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda
kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.
 
(Bu,) Senden önce gönderdiğimiz resullerimizin sünnetidir. Sünnetimizde bir değişiklik
bulamazsın. (17/İsra, 73-77)
 
Evet Rabbimizin sünneti geçerliliğini korumaktadır.
 
Miting meydanlarında İslam kimliği ile dolaşıp ‘ayetli’ ‘hadisli’ nutuk atanlar ne yapıp edip
İslam dışı düzenin dostluğunu ve güvenini kazanmış ve sonunda sistem kendisini işletme
görevini bunlara vermiştir. Ayetin de ifade ettiği gibi onları dost edinmiştir.
 
Bu sayede İslam dışı olduğunu defalarca söylediğimiz mevcut laik demokratik düzen
içerisinde düzene rağmen değil, düzenle uyumlu olarak yaşayan bir garip İslam anlayışı
yaygın halde yaşanır ve kabul görür olmuştur.
 
Laik sistemimiz “Müslümanız” diyenler eliyle yönetilmeye başlandığından bu yana bu
bozuk anlayış daha da sağlamlaşıp daha çok taraftar bulma şansını elde etmiştir. Elbette
bu sayısal artışı garipsemiyoruz. Çünkü bozuk bir İnanç sistemi bozuk zihniyetler
yetiştirecek ve kendisine olan desteği sürekli hale getirmeye çalışacaktır.
 
Azıcık akıl ve insaf sahibi olan dahi bilir ki Hak ile Batıl bir arada bulunabilen cinsten
şeyler değildir. Oysa Biz İslam olmayışı sebebiyle batıl olan bir düzenin içinde yaşıyoruz.
Lakin Halkın çoğunluğunun düzenin batıl oluşu ile ilgili bir sorunu yok!
 
Sözün özüne gelecek olursak gayri islami bir düzende Peygamber olan Muhammed
(sav) ve beraberindeki müminler kısa süre içinde düzenin egemen güçleri tarafından
vatanından uzaklaşmak zorunda bırakılmışken, nasıl oluyor da onun yolundan gittiğini
söyleyen nice ilahiyatçı, aydın, profesör, cemaat, ve tarikat önderi ve beraberindekiler
dini işine karıştırmayan devletin yüksek teveccühünü kazanabilmiştir?
 
Bir tarafta dini için vatanını bile terk eden peygamber bir tarafta bırakın vatanını terk
etmeyi koltuğunu bile terk edemeyen önderler…
 
Sistem bu kimselere mikrofon uzatıp yıllarca konuşturmuş, ülke içinde rahat ve konforlu
bir yaşamı kendilerine sunmuş, bırakın sınır dışı etmeyi sınır ötesinde bile kendilerine kol
kanat germiştir.
 
Peygamberin sünnetini ihya ediyoruz diye küçük ayrıntılara bile büyük bir özen
gösterenler, her nedense Peygamberin olmazsa olmaz sünneti olan Kuran merkezli
siyasal tavrını ve bu ilkeli tavrın gereği olan sistem dışı duruşunu gözlerden kaçırma
çabasında olmuşlardır. Düzenle anlaşıp gemilerini yürütme derdinde olan bu maneviyat
kaptanları bu sayede nice insanı Kuran Kurslarında eğitmenin onlara fıkhi ve ilmi bilgiler
vermenin sevinciyle mutlu olup büyük işlere imza attıklarını düşünmektedir.
 
Bu zihniyete ve bu zihniyetin desteklediği siyasi bilince göre, namaz kılmalarına engel
olunmuyorsa, başörtüsüne, sakala, sarığa karışılmıyorsa hacca gidilip kurban
kesilebiliyorsa, mesele bitmiştir.
 
Ya gerisi?
 
Gerisi de yavaş yavaş inşallah… (diyorlar)
 
Oysa bunlar dinin bütünü değil bütüne ait parçalardır. Ve tüm parçaları üzerinde taşıyan
ve anlamlı kılan zemin Tevhid zeminidir. Şirke ve Şirk düzenine eyvallah edenin ise
zemini altından kayıp gitmiş- tir. Üzerine inşa ettiklerinin başlarına yıkılması da
kaçınılmaz olacaktır.
 
Dini bir bütün olarak algılamaktan yoksun olan günümüz insanına ve onları uyutup
uyuşturan önderlerine kurslarda okuyup okuttukları Kuran’dan bir ayet hatırlatarak devam
edelim.
 
De ki: Ey Ehl-i Kitab! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilen (Kur’an’) ı dosdoğru
tatbik etmedikçe dinden hiç bir şey üzerinde değilsiniz (boşluktasınız). Andolsun ki,
Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyleyse o
inkârcılar toplumu için üzülme!(5/Maide- 68)
 
Bu ilahi ifadenin netliği karşısında bir şeyin tamamı elde edilemiyorsa, elde edilen
bölümü de terk edilmez ifadesinin bulanıklığına dalanlar da olacaktır. Ne yapalım, her
balık sevdiği suda yüzer…
 
Kendilerini ikna edip, razı oldukları bu görüşle adeta Allah’ı da razı etmeyi düşünenler
aslında Allah’a şunu söylemektedirler:
 
“Ey Rabbimiz, düzen fena bozuk, insanlık artık senin bildiğin o eski insanlık değil! Böyle
bir zaman da İslam’ın iktidar olması bir yana insanın namaz kılması bile büyük olay! Evet
senin kanunlarını tatbik edecek bir yüceliğe eremedik ama en azından başımıza seni
seven sayan birilerini getirmek için ne mücadeleler verdik… Faizi yasaklayamadık ama
kaç kere bağırdık şu merkez bankasına faizleri düşürün diye… düşürmediler ama
Müslümanlara bayram kredisi kullandırdılar haklarını da yememek lazım. Hatta bu
konuda o kadar duyarlı davrandı- lar ki sonunda bu iş -Geleneksel Bayram Kredisihaline
geldi. Şu bizim Kuran kurslarında okuyan çocuklar da olmasa senin kitabını okuyacak
adam kalmayacaktı neredeyse. Öte yandan şu kefereler çok güçlü ve zengin, şimdi
bunların karşısına iman ettik diye çıksak bile maazallah ekonomik açıdan büyük sıkıntıya
gireriz. Bu kadar insanı sefalete sürüklemeye ne lüzum var. Umarız her istediğini
yapamadık diye yaptıklarımızı da yok saymazsın malum fıkıh kuralı var. Hem sen de
biliyorsun (!) ne yaptıysak senin için yaptık….”
 
Oysa nelere gücümüzün yetip yetmediğini bilen Rabbimiz bizlerden sadece ve sadece
doğru adımları atmamızı ve doğrularla beraber olmamızı istemekte ve bizi sonuçlardan
sorumlu tutmamaktadır. Doğru yolda dosdoğru durduğumuzda da bize kesin zafer
vadetmektedir. Buna rağmen yanlış yollarda yanlış mücadeleler vererek sonuç elde
etmeye çalışanlar beşeri bir metodun uygulayıcısı olup ciddi bir sorumluluğun da altına
girmektedir.
 
Adımlarını laik demokratik düzene uydurmaya başlayanlar önce İslam’ın devlet talebi
yoktur hezeyanına kapıldılar. Gerisi çorap söküğü gibi geldi.
 
Ve sonunda faizli sistemi hayatın bir gerçeği olarak gören bununla birlikte Allah’ı da
düşük faize razı etmeye çalışan bir anlayış herkese sevimli görünür oldu.
 
Her ne kadar böyle yapmalarının nedenini ekonomik ve politik sebeplere bağlasalar da
işin aslı dünyevi korku ve kaygıların Allah korkusunun önüne geçmesidir. Her şeyi bir
kenara bırakıp La ilahe illallah demenin gereğini yapalım deseniz şimdi zamanı değil
diyecek binlerce alimimiz ve siyasi liderimiz var.
 
Zamansız işlere (!) imza atan tüm peygamberlere ve takipçilerine selam olsun!
 
Yukarıda yazdıklarımızla ve günümüz insanıyla hiç alakası olmayan (!) siyak ve sibakına
bakılmayıp cımbızla çekilen (!) bir ayet son sözümüz olsun…
 
Dediler ki: ‘Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden ( yurdumuzdan ve
konumumuzdan) çekilip-kopartılırız.’ Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her
şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem’de yerleşik kılmadık mı? Fakat
onların çoğu bilmiyorlar. (28/Kasas-57) 6
 
 
First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Gelin şu zekâtı bir düzene koyalım! ...
............................................
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Faruk BEŞER
 Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Müslüman demokrasiye razı olur mu sahip çı ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Eskiden ve Şimdi ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Müslümanlarda Akıl Tutulması ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Söylemler İddia, Eylemler İse İspattır ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Allah'tan Kimler Korkar ? ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Tarihin Son Sayfası ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-bab ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 De ki; Yeryüzünü Dolaşın.. ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.