Dünyamız ve insanlık gelecekte hiç şüphesiz çeşitli krizlerle baş başa kalacaktır. Peki neden Kriz yaşayacağız diye aklımıza bir sual gelebilir. Öncelikle gelebilecek krizlerin çeşitlerini de belirlememiz ona göre tedbirlerimizi almalıyız diye düşünüyorum. Ekonomik sıkıntılar sonucu mali kriz küresel krizi mi doğurdu..? yoksa küresel kriz mali krizi mi doğurdu? Bu sorunun üzerine yıllarca tartışıldı ve de tartışılabilir. Ama bu tartışmadan ne sonuç çıkacağının hiçbir önemi yok. Çünkü gerçekte dünya, “kriz içinde krizler” yaşıyor.
Kriz asla ekonomi ve finansla sınırlı değil. Bir yandan maneviyattan uzaklaşmanın getirdiği olumsuzluklar ,diğer yandan ülkeler arasındaki –soğuk ve sıcak harpler, bütün bunların yanında Dünya kamuoyu gözden kaçırmayı yeğlese de, “gıda krizi” büyük boyutlara ulaştı ve daha da büyüyebilir. Krizler, savaşlar, çatışmalar, depremler, seller, salgın hastalıklar ve açlık… insanların tarımdan uzaklaşmaları ,kentsel yaşantıyı tercih etmeleri. Tahsil yaparak devlet kapısında rahat iş bulabilme arzusu v.s. Yaşadığımız ortam hiçte iç açıcı değil.
Yaşanan bu olumsuzluklar içinde “açlık felaketi” ilerde kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle yakın zamanda kapımızda bizleri bekleyen “gıda krizi” ile karşılaşmamız da mukadder görünmektedir. Allah korusun dünyamızı küresel bir açlık felaketinin kaplamasından endişeliyim. Düşündünüz mü? Neden sentetik et üretimi çalışmaları yapılıyor ,hazır gıdaların üretilmesi ve tüketilmesi konusunda reklamların fazlalaştığına her gün şahit olmaktayız.
Şu anda dünyanın pek çok geri kalmış veya sahipsiz kalmış ülkelerinde açlıktan ölenlerin sayısı bir hayli yüksek rakamlara ulaştı. Haberlere göre Afrika’da açlık tan yüzlerce kişiyi öldü. Bir bakıma “kitlesel ölüm” diye de tarif edilebilir. Ama BM verilerine göre geri kalmış ülkelerde 12 yaşın altındaki her iki çocuktan birisi yetersiz besleniyor .
Dünyanın büyük nüfusuna sahip olan Hindistan’da “Büyük Açlık” mevcut ,halk zorluklar içerisinde hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Aslında bütün bu krizlerin arkasında küresel krizler meydana getirerek dünya nüfusunu kontrol ve yönlendirme planları yatmaktadır. Açlık ve fakirlik, bir bakışa göre ekonomi açısından ve diğer bir bakış açısına göre sosyal açıdan sorun olabilir. Ama açlık ve fakirlik dünya barışını tehdit eder hale geldi. Çünkü açlığın ve fakirliğin olduğu yerde hukuk zayıflar, demokrasi düzeni işlemez ve devlet körelir. Sağlık sistemi ve eğitim sistemi de işlevini yitirir.
Bu durum küreselleşme çerçevesinde bölgesel istikrarsızlık üretir. Bir bakıma depremin peşinden sel, salgın hastalık, yangın ve diğer felaketleri sürüklemesi gibi, açlık ve fakirlik de bu afetlerin sosyal izdüşümlerini üretir.
Ne yazık ki bu durum, sadece dünyanın sadece geri kalmış ülkelerinde değil tüm dünyaya yavaş yavaş yayılmaktadır. Ülkemizde baazı tarım ürünlerinin prinç ekiminden gelecek yıllar vaz geçileceği fikrini tv ekranlarından dün hayret ve üzüntü ile izledim .Bu nedenle önümüzdeki günlerde tarım ürünlerindeki süratli değer artışına rastlarsak hiçte şaşırmayalım derim. Allah bizleri ve ülkemizi her çeşit afatlar ve kıtlıklardan muhafaza eylesin.Amin.Kalın sağlıcakla diyorum. |