SERTİFİKA MÜRACAATI EĞİTİM AKADEMİSİ MERAK ETTİKLERİNİZ
KURUMSAL

BELGELENDİRME
 
KURULLARIMIZ
 
İSTATİSTİKLER
Aktif Ziyaretçi 1 Kişi

Bugün 251 Kişi

Toplam Ziyaret 1.210.440  Kişi
 

"Okuyup Öğrenmek , Cehalet akıntısına karşı kürek çekmektir." S.ALIÇ

  KÜLTÜR KÖŞESİ MAKALELERİ 
   
Yazar Ünvanı Araştırmacı-Yazar
Yazar Hüseyin BÜLBÜL
 
 
 
Makale Tarihi :  1.04.2024
Dinde Peygamberin Örnekliği

Allah Teâlâ İnsan, hayat ve kâinatı yaratmış, her bir varlık için de belirli özellikler vermiştir. İnsanı “zayıf” bir varlık olarak yaratan Allah (Nisa 4/28), İlk bilgiyi aklına ilka etmiş (Bakara 2/31); gelişen süreç içerisinde onu elçi seçip vahiy ile besleyerek, hem nefsine hem de nesline doğru bir kul olmanın yollarını göstermiştir. (Bakara 2/37)

Allah’u Teala’nın bu sünneti, Adem (as)dan Nuh (as)a, İbrahim (as)dan Musa (as)a, İsa ve Muhammed (as)a kadar insanlık tarihi boyunca devam etmiştir. Çünkü Allah, kullarına hitap etmenin yasasını şöyle belirlemiştir:
“Allah’ın bir insanla konuşması olur şey değildir. Ancak bir vahiyle veya perde arkasından konuşur. Yani bir elçi gönderir; izniyle, dilediğini ona vah yeder. Doğrusu O yücedir, Hâkim’dir.” (Şura 42/51)

Vahye muhatap olan Elçiler, vahye ilk inanan ve yaşayan kimseler olmakla da emrolunan kimselerdir. (Zümer 39/12) Bu nedenle Dini ilk yaşayan ve ilk uygulayan örnek şahsiyetlerdir.
“Kuşkusuz sizden Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok ananlar için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 33/21)ifadesi bunun en açık delilidir.

Bir şeyi doğru anlamada ve doğru uygulamada örnek göstermenin önemi inkâr edilemez bir hakikattir. Bu nedenle Allah insanlık tarihi boyunca gönderdiği vahiyleri insanların içinden seçtiği elçiler aracılığı ile göndermiştir.

Elçi ise o vahyi ete kemiğe büründürerek cisimleştirmiş, vahyin ne anlatmak istediğini gözle görülür elle tutulur hale getirmiştir.

Peygamber (as) vahyi hayata geçirmede “şekil A dır.” Söz olarak ifade edilen vahyin, insan davranışı olarak görünen şeklidir. Bu nedenle İmanda, İbadette, Muamelatta, Ukubat’ta, Ticarette ve genel Ahlaki uygulamalarda Peygamberimizin davranışı bütün ihtilafları ortadan kaldırır. Vahyin maksadı onun anladığı ve uyguladığı gibidir. O konuşan, yürüyen ve şahitlik olarak görünen Kur’an’dır. Merhum şehidimiz Seyyid Kutub’un ifadesiyle :” Abdullah’ın oğlu Muhammed yaşayan Kur’an’ idi.” Ona şahitlik eden ilk nesil de onun gibi yaşayan Kur’an oldukları için davalarında muvaffak olmuşlardı.
İnsanlık tarihi boyunca gönderilen vahiylerin bir Peygamber aracılığı ile gönderilmiş olması bir tesadüf değildir. Bir gerekliliğin sonucudur. Malüm olduğu gibi vahiyler gönderilen toplumun ve Elçinin konuştuğu dil ile ifade edilen sözlerdir. (İbrahim 14/4) Onu gönderenin maksadına uygun olarak anlayan Peygamberi devreden çıkardığınız zaman, her insan kendi kabiliyet ve kapasitesine göre anlayacağından insanlar kadar farklı anlayışlar ortaya çıkacaktır. Her insan kendi görüşüne göre amel etmeye kalktığı zaman, insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlamakta mümkün olmazdı. Bunun için Allah sözlü hitabını elçilerinin eliyle davranışa dönüştürerek cisimleştirmiştir. Elçinin davranışı ile cisimleşen halini de, herkes için örnek göstermiştir.” Biz de Allah’ı seviyoruz” diyen Kureyş’in melelerine:
“(Resûlüm!) De ki: Eğer gerçekten Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Ali İmran 3/31)

Görüldüğü gibi burada Allah’ı sevmenin seviyorum demekle değil Peygambere tabi olarak her konuda onun yaptığı gibi yapmakla mümkün olacağını göstermektedir. Bu nedenle İmanda ve ibadette, ahlakta ve muamelatta, ukubatta ve cihad da, Allah’tan gelen sevinç ve kederlerin karşılanmasında da Peygamber (as) bizim için vazgeçilmez bir örnektir. İlahi bir lütuftur.

” Andolsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Hâlbuki onlar, önceleri apaçık bir sapıklıkta idiler.” (Ali İmran 3/164)

“İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: «Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.”

“«Rabbimiz! Bizi inkâr edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlup etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne galip ve hikmet sahibi ancak sensin.»
“Andolsun, onlarda sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlara güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık olandır.” (Mümtehine 60/4-6 )

1- İNANÇTA
İslam’da inanç esasları her şeyin üzerine bina edildiği temel kaidedir. İnanç olmadan yapılan hiçbir işin Allah indinde bir değeri yoktur. Bu nedenle Allah Kur’anda şöyle ifade etmektedir:
“Peygamber kendisine Rabbi tarafından indirilen gerçeklere iman etti, müminler de. Hepsi birlikte Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerlerinden ayırmayız. İşittik ve itaat ettik Günahlarımızı bağışlamanı dileriz. Ey Rabbimiz, dönüşümüz sanadır’ dediler.” (Bakara 2/285)

O Rabbine öyle inanıp dayanmıştı ki, iki kişinin birincisi olarak mağarada iken O’nun kendisini koruyacağından emin olduğu gibi; Galip bir ordunun komutanı olarak Mekke’ye girerken de yalnız ona dayanıp güveniyordu. (Nasr 110/1-3) Huneyn gününde kalabalık bir ordu bozguna uğrayıp kaçarken O, asla yerini terk etmiyor, “Ey Allah’ın kulları buraya geliniz! Ben Allah’ın kulu ve Peygamberiyim “ diyordu. Rabbine olan iman ve güveni asla sarsılmıyordu. Bu iman ve kararlılık, hezimeti zafere dönüştürmüştü. Başına gelen musibetlerden sonra Rabbine şöyle niyaz ediyordu:

“Allah’ım! Benim Rabbim sensin. Senin gazabına uğramayayım da çektiklerim ne olursa olsun hepsine katlanırım! Fakat senin af ve merhametin bana bunları göstermeyecek kadar geniştir. Allah’ım, senin gazabına uğramak-tan, ilahî rızana uzak kalmaktan; senin ilahî nuruna sığınırım. Allah’ım! Sen hoşnut oluncaya kadar affını diliyorum!( Fıkhussire, s. 143.)

Hiçbir zorluk onu yolundan döndüremedi. Her zaman ve zeminde kendisine vahyolunandan asla ayrılmadı. Emrolunduğu gibi inandı ve yaşadı. Bir gün kendisine gelen bir Müslüman ona, “Ya Resulallah! Bana İslam’ı öyle tanıt ki onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç duymayayım.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle buyurdu:
“Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol.” (Müslim iman:62) Çünkü Rabbi de ona: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır. “ buyurmuştu.(Hud 11/112)

2- İBADETTE
Allah Teâlâ insanlığın yaratılış gayesini şöyle açıklıyor:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat
51/56) Kulluk ibadetin en genel ifadesidir. Meşru bir davranış, Allah’a itaat maksadıyla yapıldığı sürece ibadet olarak değerlendirilir. Bu anlamda ibadet inancın davranışa dönüşmüş halidir ve hayatın tümünü kuşatır. Rutin işlerimizi yaparken bile, bu duygu ve düşünceyle hareket ettiğimizde; ilahi iradeye muvafık olan ibadet, muhalif ve mugayir olanların ise, kabahat olacağının bilincinde olmamız gerekmektedir. Yaşadığımız ömrün her saniyesinden Allah’a hesap vereceğimizin bilincinde olmalıyız.
Rutin ibadetler konusuna gelince onların her birini icra ederken, “ üsvetül hasene” olarak takdim edilen Peygamberimizin örnekliğine ihtiyaç vardır. Namaz’ın kılınış biçimini, vakitlerin rekât sayılarını ondan öğreniyoruz. Onun örnekliği olmadan bunları doğru olarak yapmamız mümkün olmazdı. Namazı onun kıldığı gibi kılmaya, orucu onun tuttuğu gibi tutmaya, haccı onun yaptığı gibi yapmaya çalışmalıyız. Zira peygamberimiz:

“Namazı benden gördüğünüz gibi kılın.” (Buhari ezan,18) ; “Haccı da benim yaptığım gibi yapın.” ( Nesâi, mensik, 220) buyurmuştur.

Çünkü Allah Teâlâ, onu bize örnek göstermiş ve onun örnekliğinden de razı olmuştur. Anlayışta ve amelde keyfi davranan üç şahsiyeti Peygamberimiz (as) şöyle uyarmıştır: Onlardan biri ben hep namaz kılacağım, diğeri hep oruç tutacağım, bir diğeri ise kadınlarla evlenmeyeceğim demişlerdi.

Peygamberimiz:
“Ben Allah’ın kulu ve elçisiyim. Hepinizden çok Allah’tan korkarım. Hepinizden çok Allah’a ibadet etmeye layığım. Buna rağmen, geceleri namazda kılarım, yatar uyurumda. Oruçta tutarım iftarda ederim. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden / bu anlayışımdan ayrılırsa benden değildir.”
O hayatı dengede tutan bir örneklik ortaya koymaya çalışıyordu. Dengeyi bozan hiçbir davranışı tasvip etmiyor, doğru olanı telkin ediyordu. İbadetler konusunda aşırılığa gidenlere:
“Din kolaylıktır. Dinde aşırı giden kimse, ona yenik düşer. O hâlde, orta yolu tutunuz ve en iyiyi yapmaya çalışınız. O zaman size müjdeler olsun…”(Buhari, İman, 29)

“Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari İman, 32) buyuruyordu.

O bu halini yakin kendisine gelene kadar sürdürmüştür. Çünkü Rabbi ona şöyle buyuruyordu:

“Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!

“Ve ölüm sana gelinceye kadar Rabbine kulluk et. “Hicr 15/98-99)
3-AHLAKTA

Peygamberimizin ahlakı denildiği zaman akla Kur’an gelmektedir. Çünkü onun ahlakını soranlara Hz. Ayşe Annemiz, “siz Kur’an okumuyor musunuz? Peygamberin ahlakı Kur’an idi” buyurmuştur. O hayatı boyunca Kur’anî davranmaya çalışmış, yaşayıp güzel örnek olmuştur.

Rabbi onu :” Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.”(Kalem 68/4) ayetiyle taltif etmiş; Peygamberimiz ise:
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”buyurmuştur.
Bir dönem onun yanında yaşayan ve sonra da ona damat olan Hz. Ali (r.a.) Peygamberimizin örnek ahlakını şöyle anlatmaktadır:

“Peygamber Efendimiz oturup kalkarken daima Allah’ı anardı. Bir topluluğun yanına vardığı zaman başköşeye geçmez, meclisin hemen bir kıyısına oturuverirdi, arkadaşlarına da böyle yapmalarını tavsiye ederdi. Allah’ın Resulü, beraber oturduğu kişilerin her birinin hâl ve hatırlarını sorarak onlara iltifat ederdi. Çevresindekilere öylesine candan davranırdı ki onun yanında oturarak onunla sohbet eden herkes, “Resulullah en çok beni seviyor” diye düşünürdü.”
Onun engin merhameti hendek savaşından sonra, yiyecek sıkıntısı çeken Mekkeli müşriklere yüz deve yükü yiyecek göndermiş, Mekke’nin fethinde ise, bütün yapılanlara rağmen İslam olmaları karşılığında hepsini bağışlamıştır.

Suyunu ve ekmeğini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmış:
“komşusu aç iken tok sabahlayan bizden değildir” buyurarak Müslümanların da paylaşmalarını istemiştir.
İslam’ın tebliğinde asla taviz vermemiş yapılan cazip tekliflere ve tehditlere asla tenezzül etmemiştir. “Güneşi sağ elime ayı da sol elime verseniz, ben bu davamdan asla vazgeçmem” buyurmuştur.

Uzlaşmacı yaklaşımlara karşı ise:
”De ki, Ey kâfirler! Siz benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz ben de sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem…. O halde sizin dininiz size benim dinim de banadır” (Kafirun 109/1-6) hükmüyle cevap vermiştir.

Ona Rabbi :”Allah yolunda savaş. Sen, ancak kendinden sorumlusun. İman edenleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin şiddet ve baskısını önler. Allah’ın kahrı da, ibret alınacak cezası da pek şiddetlidir.” (Nisa 4/84) buyurduğu için; son nefesine kadar Allah yolunda savaşmaktan asla geri kalmamış, “Fitneden eser kalmayıp, din tamamen Allah’ın oluncaya kadar”… Allah yolunda savaşmıştır. (Enfal 8/39)
İlahi hukukun tatbikinde asla tereddüt göstermemiş, suçlunun kimliğine göre muamele yapmamış, “Kızım Fatıma da olsa elini keserim” buyurmuştur.
Kul hakkı konusunda gereken hassasiyeti göstererek:

“Kimin üzerinde başka bir kimsenin hakkı varsa, bu hakkı sahibine ödesin ya da hak sahibiyle helalleşsin.”(Buhari, hibe, 21) buyurmuştur. Ömrünün son günlerinde yaptığı bir konuşmada ise:
“Bu güne kadar kimin malını haksız bir sebeple almışsam, işte malım gelip alsın. Kimin sırtına vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun… “ diyerek hesap gününe nasıl hazırlanacağımızı göstermiştir.

O, dünyaya asla rağbet etmemiş, “ Benim dünyadaki halim, yol kenarındaki bir ağaç altında gölgelenip yoluna devam edecek olan bir yolcunun hali gibidir. O yolcu o ağacın gölgesine ne kadar önem verirse, benim dünyaya verdiğim önemde o kadardır” buyurmuştur.

Bizler de o şerefli yolcunun izlediği yolu izleyerek, aynı mekânda buluşmak ümidiyle yola koyulmalıyız ki, buluşacağımız yer cennet olsun…

 

First Page Next Page 1 Previous Page Last Page Sayfa 1 / 1 -- Listelenen Sayfa Sayısı 1
 Prof.Dr.İlahiyatçı
 Hayreddin KARAMAN
 Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durm ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Hüseyin BÜLBÜL
 Dinde Peygamberin Örnekliği ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Harun GÖRMÜŞ
 Bilim ve Din Çatışır Mı? ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Haydar ÖZTÜRK
 Taklit ve Atalar Kültür ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 OSMAN COŞKUN
 Gazze Halkına Gazel Okuyan Müslüman Coğraf ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Muhammed CELİL
 Sözün Bittiği Yer Gazze ...
............................................
 Üni. Öğretim Üyesi
 Dr.Cahit KARAALP
 Davet Yolunda Dikkat Edilecek Hususlar ...
............................................
 Araştırmacı-Yazar
 Abdülaziz KIRANŞAL
 Ramazan ve takva etkisi ...
............................................
 Aile Danışmanı
 Asiye TÜRKAN
 Zulümden yorgun düşen bizler! ...
............................................
 Yönetim Kurulu Başk.
 Selahaddin ALIÇ
 Ramazan ve Duyarlı Müslüman.. ...
............................................
 

Enerji içeceklerinin fazla tüketimi çocuklar için tehlike kaynağı
26.02.2022

Bilim insanlarından "kahve" araştırması: Ömrü uzatıyor
25.02.2022

Nadir görülen genetik bir hastalık: Progeria
23.02.2022

Ölüm anında insan beyninde neler oluyor?
23.02.2022

Antibiyotikler Tedavi Özelliğini Kaybediyor
22.02.2022

Gereksiz Aspirin Mide ve Beyin Kanamsı Nedeni
20.02.2022

Her 100 Kişiden Birinde Çölyak var.
20.02.2022

Çocukları Bekleyen Büyük Tehlike.
19.02.2022

Cilt Kreminde Civa Çıktı.
18.02.2022

Skandal ! Hamburgerde İnsan ve Fare DNA'sı bulundu.
15.02.2022

Tüm Haberler
Mail adresinizi ekleyin yeni faaliyetlerimizden anında haberdar olun.
  Kuruluş 2010 : Selahaddin ALIÇ Copyright © 2010-2021 Hedem Helal Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.